Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4817 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 3704 - Esas Yıl 2011





Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.04.2007 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; elatmanın önlenmesi isteğinin reddine, tazminat isteğinin kısmen kabulüne dair verilen 16.12.2010 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Davacı, davalının da paydaşı olduğu 1481 parsel numaralı taşınmazın kullanımında bulunan kısmına davalı tarafından akıtılan su nedeniyle ağaçlarının kuruduğunu belirterek elatmanın önlenmesi, oluşan zarar ve tespit gideri karşılığı olarak toplam 3.929.30 TL'nin tahsili isteğinde bulunmuştur. Davalı, davacının kullandığı kısımda oluşan su birikintisinin arazinin doğal yapısından kaynaklandığını, taşınmazı fiilen kullanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin reddine, tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir. Dava, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir. 1- Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve dava konusu taşınmazda paydaş olan tarafların her ikisinin de araziden yararlandıklarının anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2- Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği gibi Türk Medeni Kanunu'nun 742. maddesi uyarınca, taşınmaz maliki üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların ve özellikle yağmur, kar ve tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak zorundadır. Komşulardan hiçbiri, suların bu akışını diğerinin zararına değiştiremez. Aynı Yasa'nın 743. maddesinin 1. ve 2. fıkrası gereğince de "bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir şekilde akmakta ise, alt taraftaki arazi maliki, üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları kabul etmek zorundadır. Alt taraftaki arazi maliki boşaltma dolayısıyla akan sulardan zarar görmekte ise, gideri üstteki arazi malikine ait olmak üzere, kendi arazisinden yapılacak mecra ile suyun akıtılmasını isteyebilir." Yanlar arasındaki çekişmenin sözü edilen yasa hükümleri gözetilerek çözümlenmesi gereklidir. Ne var ki, mahkemece anılan düzenlemelere uygun bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, uzman (ziraatçı ve jeolog) bilirkişiler aracılığı ile, yerinde yeniden keşif yapılarak davalının eyleminden kaynaklanan bir tecavüz ve zararın olup olmadığının araştırılması, zararın varlığının belirlenmesi halinde hangi önlemlerin alınmasının gerektiğinin saptanması, önceki raporlar arasındaki çelişki de giderilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları bu nedenle yerinde olup, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir. S o n u ç: Tarafların temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle reddine, 2. bentte yazılı nedenle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, 12.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.