MAHKEMESİ : Antalya 6. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/04/2013NUMARASI : 2012/47-2013/217Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.04.2010 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle davalı payının iptali ile tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.03.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekilleri Av. İ.. K.. ve Av. A.. Ç.. ile, karşı taraftan davacı vekili Av. A.. H.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, önalım hakkı nedeniyle davalı tarafından satın alınan payın iptali ile davacı adına tescili isteğine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu payın bulunduğu .. parsel sayılı taşınmazın paydaşı olan M.. D..'in mirasçısı olduğunu, diğer paydaş A..P.. I..'ın payını, 26.03.2009 tarihinde 10.500,00 TL bedelle davalıya sattığını, önalım hakkını kullanmak istediğini belirterek davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir. Davalı vekili, taşınmazın fiilen taksim edildiğini, davanın süresinde açılmadığını, davacının tek başına dava açma hakkı bulunmadığını, payın gerçekte 800,000,00 TL'ye alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, fiili taksim bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar 6. Hukuk Dairesinin 29.11.2011 günlü ve 2011/11529 Esas, 2011/13201 Karar sayılı ilamı ile davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu olduğundan diğer ortaklarının davaya muvafakatinin sağlanması, bu mümkün olmadığı takdirde davacıya miras ortaklığına temsilci atanması için süre verilmesi, davanın tayin edilecek temsilci vasıtası ile yürütülüp sonuçlandırılması gerektiğine işaretle bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazda paydaş olanların bir kısmının taşınmazı kullanmadığı, kullananların ise paylarına karşılık gelen yüzölçümündeki bir alanda fiili hakimiyetleri olmadığı, zeminde sınırların belirlenmediği gerekçesiyle fiili taksim savunmasına itibar edilmediğinden davanın kabulüne karar verilmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut olayda, dava konusu edilen 3648 parsel sayılı taşınmaz 50.350 m2 tarla vasfıyla tapuda paylı mülkiyet halinde kayıtlı olup 6500/50350 pay taşınmazın paydaşlarından A..P.. I.. vekili tarafından 26.03.2009 tarihinde 10.500,00 TL bedelle davalıya satılmıştır. Davacı da yasal hak düşürücü süre içinde 21.04.2010 tarihinde açtığı dava ile önalım hakkının tanınmasını istemiştir. Bu davaya karşı davalının taşınmazın fiilen bölünerek kullanıldığı yönündeki savunması doğrultusunda dinlenen tanıkları, dava konusu taşınmazın A..P.. I.. ve diğer paydaşlar tarafından kısım kısım ayrılarak ev yapılmak, sera, patates, ağaç dikilmek suretiyle kullanıldığını, davalının pay satın aldığı A..P.. I..'ın da susam ekmek suretiyle kullandığı kısmı davalıya sattığını beyan etmişlerdir. Harita mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 01.04.2011, inşaat ve ziraat mühendisleri tarafından düzenlenen 10.04.2011 tarihli raporlarda; davacının da patates ekmek suretiyle taşınmazın (E) harfi ile gösterilen bölümünü kullandığı, davalının ise (N) harfi ile gösterilen bölümü kullandığı, diğer kısımların da A.. F... mirasçısı, A.. B.., A.. B.., A..A...tarafından kullanıldığı belirlenerek kroki ile gösterilmiş, kısmen fiili taksim sınırlarının olduğu, bir kısım mirasçılar arasında taksim sınırı bulunmadığı, tapudaki paylarına karşılık gelen bir paylaşımın olmadığı belirtilmiştir. Dava konusu taşınmaz evveliyatında üç mirasçıya murislerinden intikal etmiş olup bunların da ölümü ve pay satışları nedeniyle paydaş sayısı artmış ise de tanık beyanları, tapu kaydındaki tedavüller ve taşınmazın fiili kullanım biçimi davalının fiili taksim savunmasını doğrular niteliktedir. Taşınmazın çok sayıda paydaşı olmasına karşın fiilen taksim edildiğinden söz edebilmek için her bir paydaşın fiilen kullandığı bir bölümün olması ya da taşınmazı kullanan paydaşların paylarına karşılık gelen bir alanı kullanmaları gerekmemektedir. Ortada hukuken geçerli olmasa bile bir eylemli bölüşme söz konusu olduğundan zamanında davalının satın aldığı yer üzerinde hak iddia etmeyen davacının önalım hakkını kullanması yukarda açıklandığı üzere Medeni Kanunun 2. maddesi ile bağdaşmaz. Taşınmaz fiilen taksim edilerek kullanıldığına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.