Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4091 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2018 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.11.2012 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesinin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_Davacılar vekili, davalıların murisi ...'nın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.11.1967 tarihli, 1967/212 Esas-177 Karar sayılı ilamında babası ...'nun tek mirasçısı olarak gösterildiğini oysa müvekkillerinin murisi ...'ın da ...'nun kızı olduğunu belirterek anılan mirasçılık belgesinin iptalini dava etmiştir.Davalılar vekili, muris ...'nun ... isminde üç çocuğunun bulunduğunu ve bu çocuklardan ...'nun çocuksuz olarak vefat ettiklerini ve geriye tek mirasçı olarak ...'nin kaldığını, murisin ... isminde kızının olmadığını ve nüfus kayıtlarında ...'nin kız kardeşi olarak gözükmediğini, sadece nüfus kayıtlarında anne ve baba isimlerinin benzemesinin kardeş olduklarını gösteremeyeceğini, bölgede benzer isimde pek çok kişilerin olduğunu, davacıların kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Dosya içerisindeki belge ve delillerle davacıların murisi ... ile ... (...) arasındaki nesep bağı ve ...'nun ... ile ...'nın kök murisi olduğu kanıtlanmıştır. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda, murisin iptali istenen veraset ilamının verildiği dava tarihinden 50 yıl önce 1917 yılında vefat ettiği, miras hisselerinin feraiz hükümlerine göre hesaplanması gerektiği belirtilmekte ise de bilirkişi raporunda mülk ve arazi ayrımına gidilerek bir hesaplama yapılmadığı görülmüştür. Bu durumda mahkemece, dosya rapor düzenlenmek üzere feraiz ve intikal hükümlerinden anlayan bir bilirkişiye için tevdi edilip, murisin 1917 yılında öldüğü kabul edilerek mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 06.03.1912 ile 04.10.1926 tarihleri arasındaki ölümlerde 21.02.1328 tarihli ikinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ve TMK'nın yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayırtedilmeksizin Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması, bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesi istenmelidir. Mahkemece, mülk ve arazi ayrımı yapılmaksızın düzenlenen yeterli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.