Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3869 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 2619 - Esas Yıl 2009





Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.05.2005 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin fekki istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.09.2008 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı Ramazan vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Davacılar 3654 parsel üzerindeki anagayrimenkule tahsis ve satış suretiyle malik olduklarını, anılan parsel yapı kooperatifi adına kayıtlı iken 18.05.1993 tarihinde rehin suretiyle kredi kullandıklarını, taşınmazın bu şekilde rehnedildiğini, kredi veren bankanın ipotek akdinden kaynaklanan alacağını 18.05.1994 tarihinde davalı Ramazan'a temlik ettiğini, daha sonra kat mülkiyeti kurulduğunu ancak taşınmaz tapuda arsa vasfında kayıtlı iken tesis edilen ipoteğin bağımsız bölümlere orantılı şekilde bölünerek aktarılmadığını, her bir bağımız bölümün borcun tamamıyla sorumlu kılındığını belirterek bağımsız bölüm başına düşen borç miktarının mahkeme aracılığıyla tespit edilmesini, bulunacak borç miktarının tayin edilecek tevdi mahalline depo edilerek ipotekle temin edilen alacak tutarı ödeneceğinden ipoteklerin terkinine karar verilmesini istemiştir. Davalı gösterilen Tapu Sicil Müdürlüğü davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı Ramazan ipotek hakkını temlik yoluyla edindiğini, lehine ipotek tesis edilen bankanın haklarının kendisine geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece davacılar ipoteğin kaldırılması için tapudan herhangi bir istemde bulunmadığından Türk Medeni Kanunu'nun 889. maddesi hükmü gereğince de ipoteğin terkinine yetkili merci Tapu Sicil Müdürlüğü olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir. İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanunu'nun 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir. Gerçekten; Türk Medeni Kanunu'nun 889. maddesi ilk fıkrası hükmüne göre ipotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait bulunan ipotekli taşınmazlardan birinin başkasına devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi halinde tapu idaresince aksine bir anlaşma yoksa rehnin taşınmazlara değerleri oranlarında dağıtılarak işlem yapması gerekir. Tapu Sicil Tüzüğü'nün 68. maddesi hükmünce de taşınmaz malın ayrılması halinde kural üzerinde bulunan rehinlerin ayrılan tüm parçalar üzerine alacak olarak naklidir. Bu işlemler tapu idaresince re'sen yapılmamış veya ipotek alacaklısı yapılan işlemlere rıza göstermemişse kuşkusuz bu işlemlerin yapılması Türk Medeni Kanunu'nun 1027. maddesine dayanılarak mahkemelerden istenebilir. Çünkü ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça tapu memuru tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir. O yüzden mahkemenin işin idari nitelikte olduğundan söz ederek davanın görev noktasından reddine karar vermiş olması yasaya uygun düşmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; anagayrimenkulün tamamı üzerine konulan ve davalı Ramazan'ın temlik aldığı ipotek alacağını temlik miktarıyla sınırlı olarak anagayrimenkul üzerinde kat mülkiyeti kurulduğundan her bir bağımsız bölüm değeri oranında kurulan kat mülkiyetindeki bağımsız bölüm tapularına yansıtmak, bu şekilde her bir bağımsız bölümün ipotek sebebiyle borçlu olduğu miktarı bilirkişiye hesaplatmak, bilirkişi tarafından bulunacak değeri davacılara sorumlu oldukları tutarda depo ettirilerek bu bedelin davalı Ramazan'a ödenmesi koşuluyla (birlikte ifa kuralı) bağımsız bölümler üzerindeki ipotek şerhini terkin etmek olmalıdır. Değinilen bütün bu hususların gözardı edilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; HUMK'nın 7. maddesi hükmüne göre diğer bir mahkemeye yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya işin mahkeme önüne getirilmesi halinde verilecek karar davanın yargı yolu nedeniyle reddi kararıdır. Mahkemece işin Tapu Sicil Müdürlüğünce halli gereken bir husus olduğu saptandığı halde davanın yargı yolu nedeniyle reddi yerine "görev yönünden reddine" karar verilmesi doğru değildir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün (BOZULMASINA), 26.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.