Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3715 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11032 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.07.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, dava konusu 403 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 193/600 hissesinin 27.06.2012 tarihinde taşınmazda paydaş olmayan davalı ... tarafından satın alındığını, 25.07.2012 tarihinde ise davalı ... tarafından bedelde muvazaa yapılarak önalım hakkının kullanılmasının engellenmesi amacıyla dava konusu payın ...'ya satıldığını, önalım hakkını kullanmak istediğini beyan etmiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olaya gelince; mahkemece dinlenen tanıklar fiili ve rızai taksime ilişkin açık bir beyanda bulunmamışlar ve davacının taşınmazda kullandığı yeri gösterememişlerdir. Fen bilirkişisi taşınmazın üç parçaya ayrıldığını belirterek bu parçaları A, B ve C harflariyle göstermiş B harfiyle gösterilen bölümün davalı tarafından kullanıldığını belirtmiştir. Ancak mahkeme tarafından A ve C harfleriyle gösterilen bölümlerin kimin tarafından kullanıldığının belirlenmediği gibi davacının taşınmazında kullandığı bir kısım olup olmadığı araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece tarafların tanıkları hazır edilerek yeniden mahallinde keşif yapılması, taraf tanıklarından davalıya pay satanlar, davacı ve diğer paydaşların dava konusu taşınmazda fiilen kullandıkları yerler olup olmadığı hususu sorularak ayrı ayrı kullandıkları yerler var ise göstermeleri istenmesi, fen bilirkişiden tanıkların gösterdiği yerleri gösterir krokili denetime elverişli rapor alınması, toplanan ve toplanacak bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.