Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3682 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16057 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bartın 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/11/2012NUMARASI : 2010/219-2012/545 Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.05.2010 gününde verilen dilekçe il elatmanın önlenmesi ve tecavüzlü yapıların kâlinin, davalılar tarafından ise savunma yoluyla temliken tescil nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; temliken tescil talebinin kabulü nedeniyle elatmanın önlenmesi ve kal talebinin reddine dair verilen 29.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_Dava, elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkin olup davalılar savunma yoluyla Türk Medeni Kanununun 724 ve 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil talebinde bulunmuşlardır.Davacılar vekili, davalılardan H.. U..'un samanlık ve garajını, davalılardan Ö.. D..'nin ise evinin bir kısmını müvekkili köye taşınmaz üzerine inşa ederek haksız tecavüzde bulunduğunu belirterek elatmanın önlenmesini ve davalılara ait garaj, samanlık ve evin taşan kısımlarının kal'ini istemiştir.Davalılar, taşınmazın çok eski tarihlerden itibaren zilyedi olduklarını, bu güne kadar herhangi bir itiraz ile karşılaşmadıklarını, garajın 1985 yılında, samanlığın 1995 yılında yapıldığını, evin ise eskiden fırın olarak kullanılan yapıların yıkılarak yerine yapıldığını, iyiniyetli olduklarını ve gerekirse satış yoluyla dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini savunmuşlardırMahkemece, 2.. parsel sayılı taşınmazda bilirkişi raporunda (a) harfi ile gösterilen 31.03 m2 miktarındaki samanlık ile (c) harfi ile gösterilen 26.64 m2 miktarındaki garaj yönünden elatmanın önlenmesine ancak temliken tescil talebi bulunduğundan bu yerlerin ayrı ayrı parsel numarası ile davalı H.. U.. adına temliken tesciline, yine bilirkişi raporunda (g) harfi ile gösterilen 33.32 m2 miktarındaki bina yönünden de elatmanın önlenmesine ancak temliken tescil talebi bulunduğundan bu yerin ayrı bir parsel numarası ile davalı Ö.. D.. adına temliken tesciline, davacı tarafın tecavüzlü yerlerin kali isteminin tescile karar verildiğinden reddine, raporda (b) harfi ile gösterilen bina ve (e) harfi ile gösterilen sundurma garaj dava konusu yapılmadığından bu yerler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Davacı vekilinin bilirkişi raporunda (a) harfi ile gösterilen samanlığa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. Malzeme sahibinin Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır; Türk Medeni Kanununun 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.b) İkinci koşul ise yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır,c) Üçüncü koşul, yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.Yukarıda değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, davalı H.. U..'un temliken tescil talebi kabul edilerek, bilirkişi raporunda (a) harfi ile gösterilen samanlığın bu davalı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Dosyada mevcut tapu kaydı ve tapulama tutanağına göre dava konusu 266 parsel sayılı taşınmazın davacı köy tüzel kişiliği adına köy odası ve arsası vasfıyla 05.08.1972 tarihinde tescil edildiği ve temliken tescile konu samanlığın bu taşınmaz üzerine kadastro tespitinden sonra 1995 yılında inşa edildiği davalının beyanından anlaşılmaktadır. Çaplı taşınmazlarda iyiniyet iddiası dinlenemeyeceğinden davalının iyiniyetli olduğunun kabulüne olanak yoktur. Bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun 724. maddesi gereğince temliken tescilin sübjektif koşulu olan iyiniyet unsuru gerçekleşmediğinden diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği aranmaksızın temliken tescil talebinin reddine, asıl davanın kabulü ile elatmanın önlenmesine ve bilirkişi raporunda (a) harfi ile gösterilen samanlığın kaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir 2-Davacı vekilinin bilirkişi raporunda (c) ve (g) harfi ile gösterilen garaj ve binaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Türk Medeni Kanununun 722, 723, 724'ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre "Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur." Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyiniyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasa ile korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyiniyetli olmaması fahiş zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyiniyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak, iyiniyetin ispatı 14.02.1951 tarihli 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yapı malikine ait ise de iyiniyet savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır. Somut uyuşmazlıkta, bilirkişi raporunda (c) harfi ile gösterilen garaj ile (g) ile gösterilen binanın taşkın yapı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, davacıya ait 2.. parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 05.08.1972 tarihinde kesinleştiği, (c) harfi ile gösterilen garajın davalı Hüseyin tarafından 1985 yılında yapıldığı, (g) ile gösterilen binanın ise davalı Ömer tarafından 1995 yılında yapıldığı anlaşılmıştır. Taşkın yapılar kadastro kesinleşip taşınmaz çapa bağlandıktan sonra yapılmış olup çaplı taşınmazda muhdesat oluşturulması durumunda iyiniyet iddiasında bulunulamayacağından somut olayda sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleştiği kabul edilemez. Bu nedenle davalıların temliken tescil talebinin reddine, asıl davanın kabulü ile elatmanın önlenmesine ve davalılara ait bu yapıların da kaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Kabule göre de davalıların inşa ettiği garaj, depo, kömürlük, samanlık gibi taşınabilir türden basit yapılar nedeniyle temliken tescil nedenine dayanılarak tescil talebinde bulunulması mümkün değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, mahkemece temyiz harcı alınmış ve temyiz sırasına kaydedilmiş ise de davalıların dilekçesinin temyize cevap niteliğinde olduğu anlaşıldığından temyiz incelemesi yapılmasına yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde taraflara iadesine, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.