Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3667 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12345 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılar ... v.d. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, imar düzenlemesi işleminin iptali nedeniyle kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde, 1322 (2007) parsel sayılı taşınmazın 552.94 m2'lik kısmının, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ... adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen Belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini; bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 4986 ada 2 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede Seyhan Belediyesince yapılmış olan 37 no'lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek; tapu iptali ve tescil ile tapu kayıtlarının eski hale getirilmesi isteğinde bulunmuş; 20.02.2012 havale tarihli dilekçesiyle; dava dilekçesinde yazım hatası yapıldığını belirtip, dava dilekçesindeki 1322 olarak sehven yazılmış olan kök parsel numarasını 1323 olarak düzelttiğini bildirmiş; 20.07.2012 havale tarihli dilekçesiyle de, 1323 no'lu kadastral parsel üzerine oluşturulan 4986 ada 2 parselin 269.22 m2'lik kısmının tapusunun iptal edilerek Hazine adına tescilini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.Hükmü, davalı Seyhan Belediyesi dışındaki tüm taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.Öte yandan; çekişmeli taşınmazın belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2. maddesinde öngörülen Belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet yasa gereğince Belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi; diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile mülga edilmiş ise de; bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerekeceği açıktır. Ayrıca; kapanmış yollar bakımından da, 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.Somut olaya gelince öncelikle, davanın 1322 parsel sayılı taşınmazın ihyasına yönelik açıldığı, Dairemizde temyiz incelemesi sonucu bozulmasına karar verilen .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/32 Esas, 2012/197 Karar sayılı dosyasında da 1323 sayılı ihdas parselinin ihyasının istenildiği ve her iki dosyanın yargılaması sırasında davacı vekilinin kök parsel numaralarında değişikliklerde bulunduğu anlaşıldığından, yargılamanın daha sağlıklı yürütülebilmesi için aralarındaki bağlantı nedeniyle her iki dava dosyasının birleştirilerek, davaların konularının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi gerekir. Diğer taraftan mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Mahallinde yapılan uygulama neticesinde temin edilen teknik bilirkişilerin raporu 1323 sayılı kök parsel bakımından inceleme içermekte olup, rapor içeriği ile dosyada mevcut 1322 sayılı kök parselin tescil bildiriminde (ihdas beyannamesinde), 163 no'lu parselin yola terkinden ihdas edildiğinin açıklandığı gözetilerek; çelişkiler giderilmediği gibi, çekişme konusu taşınmazın imar uygulamalarından önceki vasfı, kadastro harici bırakılan bir yer olup olmadığıve ne nedenle tescil harici bırakıldığı (...nin imar düzenlemesinden önceki niteliği ile anılan şuyulandırma işlemi sonucu akıbeti, ... tarafından yapılan imar uygulaması sırasında nereden ihdas edildiği) ve Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmamış ve ayrıca Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmamıştır.O halde, değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, ihdas beyannamesinde belirtilen 163 sayılı kadastral parselin ilk tesislerinden itibaren tapu kayıtlarının (kütük sayfalarının) ve dayanak belgelerin getirtilerek yapılan imar düzenlemelerinin ve ihdas beyannamesinin irdelenip, alınacak bilirkişi raporunun denetlenmesi; toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre, bilirkişilerce 1323 sayılı kök parsel hakkında düzenlenen bölüm, 1322 sayılı parseldeymiş gibi infaza elverişsiz hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ile davalılar Adana ..., ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.