Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3665 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16460 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Fethiye 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 06/06/2013NUMARASI : 2010/470-2013/275Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.08.2010 gününde verilen dilekçe ile yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat; birleştirilen davada ise davacı A.. Ç.. tarafından 20.09.2012 günlü dilekçe ile davalı S.. N.. aleyhine tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davada tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 06.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi asıl dava davacısı vekili ile davalı S.. N.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18.03.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı A.. Ö.. vekili Av. Ş.. D.. ile karşı taraf davalı S.. N.. vekili Av. R.. Y.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RAsıl dava, yüklenicinin temlikine dayalı olarak dava konusu 2. kat, 6 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir. Birleştirilen davada ise davacı A.. Ç.. yüklenicinin temlikine dayalı olarak 2. kat, 6 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescili isteminde bulunmuştur. Mahkemece; asıl davada tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, asıl dava davacısı vekili ile davalı S.. N.. vekili temyiz etmiştir.Asıl davada davacı A.. Ö..’in isteminin dayanağı 14.10.2005 günlü adi yazılı temlik sözleşmesidir. Davacı, 14.10.2005 tarihli temlik sözleşmesi, 08.11.2005 ve 18.11.2005 tarihli alındı belgeleri ile İş Bankası kanalıyla davalı yükleniciye ödemelerini yaptığını, bakiye 5.000 TL borcunun bulunduğunu belirtmiştir. Davalı yüklenici S.. N.. ise önce temlik işlemini ve imzayı inkar etmiş, sonrasında Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 22.05.2012 tarihli raporu ile davacının dayanağı 14.10.2005, 08.11.2005 ve 18.11.2005 tarihli belgelerdeki imzanın S.. N..’ın eli ürünü olduğu tespit edilmiş, 22.01.2013 tarihli oturumda da taşınmazı A.. Ö..’e satıp zilyetliğini devrettiğini ancak satış bedeli kendisine ödenmediğinden aynı taşınmazı birleştirilen davanın davacısı A.. Ç..’na satış vaadi sözleşmesi ile sattığını beyan etmiştir. O halde davacı A.. Ö.. yönünden ortada hüküm ve sonuç doğuracak bir temlik işlemi bulunmaktadır. Davalı arsa sahibi E.. C.. vekili, diğer davalı yüklenici S.. N.. ile aralarında görülen Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/341 – 2010/113 EK sayılı 24.02.2010 tarihli ilamı ile taşınmazın yüklenici adına tesciline karar verildiğini, bu nedenle haklarındaki davanın reddini savunmuştur. Gerçekten; yüklenici, arsa sahibi ile mevcut arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesiyle kazanacağı şahsi hakkını sözleşmede yasaklanmadığı sürece üçüncü bir kişiye alacağın temliki sözleşmesi ile devredebilir. Alacağın temliki, alacaklı ile onu devralan üçüncü şahıs arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir akittir. Borçlar Kanunu m.163 hükmüne göre de temlik sözleşmesi temlik edenle temlik alan arasındaki yazılı sözleşme ile kurulabilir. Ancak, alacağın temlikinde aranan yazılı şekil temlik sözleşmesinin resmi şekilde yapılmasına engel değildir. Birleştirilen davanın davacısı A.. Ç.. da 23.09.2010 tarihinde davalı S.. N.. ile yaptığı satış vaadi sözleşmesine dayanmıştır. Yüklenici tarafından A.. Ç..’na yapılan temlik işlemine ilişkin sözleşmenin noterde düzenlenmesinin bir önemi yoktur. Çünkü yukarıda sözü edildiği üzere Borçlar Kanununun 163. maddesi hükmü gereğince temlik işleminin yazılı olarak yapılması yeterlidir.Görülüyor ki; yüklenici, arsa sahibinden kazanacağı şahsi hakkını temlik sözleşmeleriyle hem davacı A.. Ö..’e, hem de birleştirilen davanın davacısı A.. Ç..’na temlik etmiştir.Uygulamada yüklenicinin aynı bağımsız bölümü değişik tarihlerde bir veya birden fazla üçüncü kişiye alacağın temliki yoluyla veya satış vaadi sözleşmesi yaparak temlik ettiği, temlik alan bir veya daha fazla kişinin aynı bağımsız bölüm üzerinde hak iddiasında bulunduğu sıkça görülen bir durumdur. Bunun gibi malikin, satış vaadi sözleşmesine konu yaptığı bir taşınmazı sonradan bir başka kişiye satış vaadinde bulunması da mümkündür. Böylesine durumlarda şahsi hakların yarışması söz konusu olur. Kural olarak da geçersiz olmadıkça veya sözleşme feshedilmedikçe yarışan şahsi haklardan önceki tarihli olanına değer tanınır. Yukarıda vurgulandığı üzere, burada satış işleminin yüklenici tarafından üçüncü kişilerden birine veya bir kaçına resmi biçimde (noterde satış vaadi sözleşmesi ile), diğerlerine adi yazılı sözleşme ile yapmış olmasının önemi yoktur. Önem arz eden husus, şahsi hak iddiasında bulunan üçüncü kişilere yapılan temlikin taşıdığı tarihtir.Somut olayda; davacı A.. Ö.. 14.10.2005 günlü temlik sözleşmesine, birleştirilen davanın davacısı A.. Ç.. ise 23.09.2010 günlü satış vaadi sözleşmesine (temlik işlemine) dayandığına göre yarışan şahsi haklarda önceki tarihli olan davacı A.. Ö..’in dayanağı olan sözleşmeye değer tanınmalıdır. Böyle olunca davacı A.. Ö..’in satış bedelinden kalan borcu saptanarak davalı yükleniciye ödenmek üzere mahkeme veznesine depo ettirilerek birlikte ifa kuralı doğrultusunda asıl davadaki mülkiyet aktarımı isteminin kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken asıl davadaki istemin birlikte ifa kuralı göz önüne alınmaksızın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; 03.12.2010 tarihli oturumda davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verildiği anlaşılmakla, her ne kadar gerekçeli karar başlığında bu husus belirtilmemiş ise de yapılan yanlışlık maddi hataya dayalı olduğundan bu hususa değinilmekle yetinilmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dava davacısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı S.. N..’ın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı S.. N..’tan alınarak davacı A.. Ö..’e verilmesine, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.