Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3443 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10174 - Esas Yıl 2005
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 10.10.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.10.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacılar temyiz etmiştir.05.02.1947 tarih 20/6 sayılı içtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere inanç sözleşmesi, inanç gösterilen bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmazın mülkiyetini inanç gösterene geçirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi mahkemeden istenebilir. Yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca da inanç sözleşmeleri ancak yazılı delille kanıtlanabilir.Somut olayda; davacıların dayandıkları 31.10.1997 günlü "protokol" başlıklı sözleşme bir inanç sözleşmesidir. Bu sözleşmeyle davalı Mehmet davacılara ait tapudaki payı onların iradeleriyle ve fakat inançlı sözleşmeyle üzerine geçirdikten sonra izalei şüyu işleminin bitiminde sözleşmenin diğer tarafı olan davacılara aynen devretmeyi taşınmazların izalei şüyu suretiyle satılırsa satış parasını hisseleri oranında davacılara vermeyi borçlanmıştır.Dosya kapsamından dava konusu taşınmazların satışının yapılamadığı davacıların paylarını davalı üzerine geçirmelerine rağmen davalının bu payları davacılara iade etmediği anlaşılmaktadır.Gerçekten 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmünce davalı üzerine inançlı işlemle geçirilen davacılara ait paylar taraflara başlangıçta veraset yoluyla intikal ettiğinden taşınmazlardaki davalı uhdesinde bulunan payların hisselendirilerek tekrar davacılar adına tescili olanaklıdır. Mahkemece bu nedenle ve esasa davalının kabul beyanı da bulunduğu gözetilerek istemin hüküm altına alınması yerine davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), peşin harcın yatırana iadesine, 24.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.