MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.07.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 17.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi, Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra davacı vekilinin sözlü açıklaması dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök parselin ihyası ya da tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.10.2011 tarihli ve 2011/8331Esas, 2011/10221 Karar sayılı ilamı ile “...Sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemlerin İdari Yargı yerinde iptal edilmesiyle kayıtların dayanaksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın kabul edilmesi kural olarak doğrudur. Ancak, ihyasına karar verilen 1055(83) sayılı kök parselin bir kısmı imar planında orman alanında kalsa dahi, imar işlemlerinin İdari Yargıda iptal edilmeleriyle, bu işlemlerin kapsadığı tüm uygulamaların iptal edilmiş sayılacağı gözetilmeksizin taşınmazın tapu kaydının kısmen iptal ve terkinine karar verilmesi isabetsizdir.Öte yandan, mahkeme kararının infaz edilebilmesi için son imar düzenlemesi ile oluşan ve ihdas parselinin kapsamı içerisinde kalan imar parsel kayıtlarının iptaline de karar verilmesi gerekirken, sadece ihdas parselinin ihyasına karar verilmekle yetinilmesi doğru olmadığı gibi; yargılama masraflarının iptale konu idari işlemleri yapan ve böylece dava açılmasına sebebiyet veren belediyelere yüklenmesi gerektiğinin düşünülmemesi de doğru değildir....” gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, "davacının tapu iptali ve tescil işleminde hukuki yararının bulunmadığı, ancak işlemler ve çekişmelerin devam etmesi nedeniyle esas yönünden değerlendirme yapıldığı, emsal kabul kararlarının fiilen infaz imkanı bulunmayışı ve uyuşmazlığın imar düzenlenmesi kapsamında çözümlenebilirliği, 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesi gereğince zamanaşımı oluştuğu, 3194 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca davacının anılan madde kapsamındaki yerlerle ilgili talep hakkının bulunmadığı, yeni imar düzenlenmesi yapılması yönünde belediye encümen kararları alınarak çalışmalara başlandığından davanın konusu kalmadığı, davacı talebine ilişkin çekişmenin yeni imar düzenlemesi kapsamında çözümlenmesi gerektiği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.Hükmü temyiz eden davacı vekilinin temyiz dilekçesi, davalı ... vekiline usulüne uygun olarak 09.06.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı vekilince 10 günlük yasal süre içinde 13.06.2014 tarihinde katılma yolu ile temyiz isteminde bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.08.2014 tarihli, 2012/185 Esas, 2012/911 sayılı Kararı kaldırılarak temyiz incelemesine geçilmiştir.1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan hüküm altına alınması gerekli karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinden davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Bozmaya uyulmuş olmakla lehine bozma kararı verilen taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşacağından bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunludur.Diğer taraftan bilindiği gibi, Yargı merciilerince verilen kararlar yöntemine uygun şekilde kesin hüküm niteliğini kazandığında "Lazım-ül icra"(uygulanması gereken) duruma gelirler.Öte yandan, imar parsellerinin dayanağını teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilip kesinleşmesi ile imar parsellerinin TMK'nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Anılan bu husus hükmüne uyulan bozma ilamında vurgulandığı gibi mahkemenin de kabulündedir. Öyleyse, idare mahkemesi tarafından verilen imar uygulamasının iptaline ilişkin kararın kesinleşmesiyle bu idari işlemle oluşmuş tüm uygulamalar iptal edilmiş sayılacağından, sicil kayıtlarının iptal edilen uygulama öncesine getirilmesi gerektiği tartışmasızdır.Fiili durumda ortaya çıkan güçlükler ve infaza ilişkin sıkıntılar kesinleşen yargı kararları doğrultusunda ilgili idarece yeniden yapılacak imar düzenlemeleriyle çözümlenebilir ancak, bu güçlük ve sıkıntılar gerekçe yapılmak suretiyle yolsuz tescilin korunamayacağı da kuşkusuzdur.O halde, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamına aykırı olarak ve yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanın nedenlerle davalı Adana ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.