Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3289 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5614 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.04.2003 gününde verilen dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.05.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ...... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, satış suretiyle ortaklığın giderilmesine dair verilen hükme yönelik olarak yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.Yargılamanın iadesi talebinde bulunan... ve ... vekili 03.04.2002 tarihli dilekçesinde; davalıların.... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/590 Esas sayılı dosyası ile müvekkilleri aleyhine ortaklığın giderilmesi davası açtıkları, yargılama aşamasındaki tüm tebligatların... tarafından bildirilen adrese çıkarıldığı ve tebliğ alındığı, satış dosyasının da aynı adrese tebliğ çıktığını, müvekillerinin davalılar ile yıllardır görülmedikleri gibi aynı yerde oturmadıklarını dolayısıyla davadan haberdar olmadıklarını bu nedenle ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/590 E. Sayılı ilamının yargılamasının iptali ile sözkonusu yargılamanın yenilenmesini istemiştir.Mahkemece, tensip kararı ile celse tarihine kadar 5.000.000.000 TL nakdi teminatın yatırılmasının istenmesine rağmen davacılar vekilinin teminatı yatırmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin talebinin mesmu olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.Süreler, kanun tarafından (kanuni süreler) tespit edildiği gibi hakim tarafından da tayin edilebilir (HMK m. 90). Kanuni süreler, örneğin cevap süresi, temyiz süresi gibi kesindir ve hakim tarafından bu süreler azaltılıp çoğaltılamaz. Ancak, hakimin tayin ettiği süreler kesin değildir. Yargılama hukukunda egemen olan ilkelerden usul ekonomisi ilkesi gereğince hakim, bir davayı makul süre içinde ve en az giderle sonuçlandırmak zorunda olduğundan bazen taraflara yapacakları işlemler gereği kesin süre verebilir (HMK m. 94/2).Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Bu nedenlerle de hakim tarafından kesin süre verilirken;1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,2- Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi, 3- Yapılacak işlem veya işlemler teker teker, varsa masrafının miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,4- Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.Somut olaya gelince; mahkemece, 07.04.2003 tarihli tensip zaptının 7 no'lu ara kararında ''HUMK'nın 453. maddesi gereğince 5.000.000.000 TL nakdi teminatın celse tarihine kadar davacılar tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde davanın esasına girilmeden reddedileceğinin ihtarına'' karar verilmiş, tensip zaptı davacılar vekiline 19.04.2003 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacılar vekilince 05.05.2003 tarihli dilekçe ile ''nakdi teminat yerine HUMK'nın 96. maddesi gereğince kendisine ait ekte tapu kayıtları ibraz edilen taşınmazların teminat olarak kabul edilmesi'' talep edilmiştir. Davacılar vekiline süre verilmesine ilişkin ara kararının usulüne uygun olmadığı ayrıca bu ara kararıyla verilen sürenin de kesin olmadığı anlaşılmaktadır.Bu itibarla mahkemece, davacılar vekilinin söz konusu talebi değerlendirildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine 16.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.