Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 304 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 10245 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.09.2014 ve 13.03.2015 günlerinde verilen dilekçeler ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl ve birleşen davanın kabulüne, asıl dava davalısı ... yönünden davanın usulden reddine dair verilen 08.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ve birleştirilen dosyanın davalısı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.01.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av. ... ile karşı taraftan davacılar vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KA R A RDava ve birleştirilen dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalılar ve birleştirilen dosyanın davalısı vekili temyiz etmiştir.6100 sayılı HMK’nın “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere;“Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında yerilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.”Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”./..2016/10245-2017/304 -2-“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de;“Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” 10.04.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.Somut olaya gelince; tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olduğu görülmüştür. 08.03.2016 tarihli kısa kararda asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verildiği halde, gerekçeli hüküm fıkrasında “asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve asıl dava davalısı ... hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.Bu itibarla gerekçeli karar ile tefhim edilen hüküm sonucunun çelişkili olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; davalılar ve birleştirilen dosyanın davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılar ve birleştirilen dosyanın davalısına verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.