Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2839 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15719 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Tarsus 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/04/2013NUMARASI : 2005/164-2013/142 Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.04.2005 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RDava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, satış vaadi sözleşmesinin taşınmaz mülkiyetinin devredilmesi amacı ile değil alacağın teminatı olmak üzere yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin alacağın teminatını teşkil etmek üzere muvazaalı olarak yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile TMK'nın 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde TMK'nın 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.Somut olayda; davalı satış vaadi sözleşmesinin borcun teminatı olarak yapıldığını savunmuş ve mahkemece de bu savunmaya itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de sözleşmenin tarafları muvazaalı işlem iddiasında bulunduğunda bu iddia sözleşme ile aynı güçte yazılı bir belge ile kanıtlamalıdır.Davalı tarafça dosyaya sunulan 08.04.2003 tarihli, lehtarının davacı, borçlusunun davalı olduğu anlaşılan bono 6100 sayılı HMK'nın 202. maddesinde belirtilen "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge olmadığından davalının savunmasının tanık delili ile ispatlanması mümkün olmadığı gibi davalı tarafından yukarıda belirtilen nitelikte bir delil sunulamadığı için satış vaadi sözleşmesinin teminat amaçlı yapıldığının kanıtlandığından da söz edilemez.Ancak taraflar arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesinde satış bedelinin 13.000,00 TL (on üç milyar TL) olarak belirlendiği ve 12.000,00 TL nin peşin olarak alındığı bakiye 1.000,00 TL sinin ise 15.03.2003 tarihinde ödeneceği ve taşınmazın ferağının bakiye bedel ödendikten sonra verileceği kararlaştırılmıştır. Bu itibarla mahkemece, davacı tarafça bakiye bedelin ödenip ödenmediği üzerinde durularak, ödendiği ispat edilemediği takdirde taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç bedeli tespit edilerek, bu bedel üzerinden ödenmeyen bakiye bedel oranlanmak suretiyle davacıya depo ettirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.