Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2763 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 1425 - Esas Yıl 2008





Davacılar vekili tarafından, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine 2/5/2005 gününde verilen dilekçe ile mesaha tashihi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17/8/2005 günlü temyiz edilmeden kesinleşen hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 16/1/2008 tarih 282661 sayılı tebliğnamesiyle HUMK.nun 427/6. maddesi gereğince kanun yararına bozulması istenilmiş olmakla, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:KARAR Davacı, Haziran 1288 yoklama tarihli 1, 2, 3, 4, 5, 10 ve 11 sıra numarası ile tapuda kayıtlı taşınmazların yüzölçümü miktarının düzeltilmesi isteminde bulunmuş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar temyiz edilmeden kesinleşmiş hükmün Yargıtay'ca incelenmesi yazılı emir yoluyla talep edilmiştir. Dava, 5520 sayılı Kanunla değişik Tapu Kanununun 31. Maddesi uyarınca, tapu kaydındaki yüzölçümü miktarının düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Anılan maddeye göre, taşınmaz malların yüzölçümü tapu sicilinde yazılı miktardan fazla olduğu hallerde bu fazlalığın bitişik araziye elatmaktan ileri gelmediği ve sınırlarında bir değişiklik olmadığı mahkemece tesbit edildiği takdirde, taşınmazın gerçek yüzölçümünün tapu siciline yazılmasına karar verilir. Yüzölçümü miktarı daha önce hükmen değiştirilmemiş tapulu taşınmazlar için miktar düzeltimi istenebileceğinden, mahkeme taşınmazın tapu kaydını dayanakları ile birlikte uygulayarak taşınmazın sınırlarını belirlemelidir. Bu belirleme sırasında Türk Medeni Kanununun 719. maddesi uyarınca fenni esaslara uygun olarak düzenlenen, gerçek duruma ters düşmeyen bir haritanın varlığının saptanması halinde öncelikle taşınmazın yüzölçümünün belirtilmesinde sınırlara değil haritaya itibar edilmesi gerektiği göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, yukarıda da değinildiği gibi komşu taşınmazlara elatmanın mevcut olup olmadığının saptanması için; Komşu taşınmaz kayıtlarının uygulanması ve komşu taşınmaz maliklerinin dinlenmesi, dinlenme olanağının bulunmadığı durumlarda davanın niteliğini açıklayan ve yargılamaya katılmadıkları takdirde, davacı ile aralarında sınır çekişmesi olmadığını kabul ettiklerini belirtir şekilde açıklamalı davetiye çıkarılması ve dava konusu taşınmaz ile sınır uyuşmazlığının bulunup bulunmadığının bu şekilde saptanmalıdır. Tüm bunlardan ayrı ve öncelikle bakılması gereken husus ise tapu kaydında okunan sınırların, değişken nitelikte olmaması gerektiğidir. Sınırların dağ, tepe gibi istikamet gösteren nitelikte olması veya dere, yol gibi değişken nitelik arzetmesi halinde artık kayıtta yazılı miktara değer verileceğinden, bu nitelikteki kayıtlarda miktar düzeltme olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda; isteme konu taşınmaz kayıtlarının sınırlarına baktığımızda dere, derili kariyesi, yol gibi değişken nitelikte ve ayrıca dağ meşe gibi istikamet gösteren sınırları okuduğu görülmektedir. Bu durumda artık davacıların kayda dayanarak kullanımlarında olan arazinin sınırlarına değil kaydın miktarına değer verilmelidir. Mahkemenin öncelikle taşınmazın sınırlarının değişken ve genişletilmeye müsait olduğu hususunu gözetmemesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; mesaha tashihi davalarında dikkate alınması gereken yukarıda açıklanan yöntemlerin uygulanmamış olması da usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 6/3/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.