Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2723 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2268 - Esas Yıl 2008
Davacı vekili tarafından, davalı 01.01.2006 aleyhine gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.03.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışların giderilmesi istemiyle açılmıştır. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının mülkiyet hakkının kullanılmasından kaynaklanan iş ve eylemleri engellenemeyeceğinden, İmar Hukukuna aykırılıkta Genel Mahkemelerde değerlendirilemeyeceğinden söz edilerek dava reddedilmiştir. Hükmü davacılar temyiz etmiştir. Gerçekten; Türk Medeni Kanununun 683. maddesince bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içersinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Ne var ki; Türk Medeni Kanununun "komşu hakkı" başlıklı 737. maddesi ile anılan hükme sınırlama getirilmiş, "herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoşgörülebilecek dereceye aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkarmak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır." hükmüne yer verilmiştir. Yasanın anılan hükmünün "özellikle" sözcüğü ile başlaması hükümde yer verilenlerin örnek olduğunu göstermek amacıyladır. Görüldüğü gibi bu hükmün malike yüklediği yükümlülük kendi taşınmazını kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken komşusuna zarar verecek taşkınlıklardan kaçınmaktır. Komşular arasında hoşgörülebilecek derecedeki rahatsızlık, taşkınlık teşkil etmez ve komşu buna tahammül göstermek zorunda ise de, komşudan taşkın kullanmaya tahammül etmesi de beklenemez. Taşkınlıktan amaç, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Kuşkusuz bir fiilin taşkınlık teşkil edip etmediğini Hakim gerek duyarsa bilirkişi incelemesi de yaptırarak taşınmazlığın bulunduğu yere, kullanma amacına, niteliğine özellikle de örf ve adetlere göre karar verecektir. Komşuluk hukukuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davacılar üzerinde ayrı ayrı bloklar bulunan 111 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölüm malikidir. Bağımsız bölümlerini halen konut olarak kullanmaktadır. Davalı şirket ise 110 parsel sayılı taşınmazda bina yapmak üzere 25.01.2007 tarihli krokili raporda B harfi ile gösterilen yolu mevcut araziye istinat duvarı yaparak ve doldurmak suretiyle meydana getirmiş ve eldeki davanın açılmasına neden olmuştur. Bilirkişinin 18.12.2006 tarihli raporunda; davalının 110 parsel üzerindeki B harfli yolu yapmasının hırsızlık gibi bazı durumlara kolaylıkla yol açabileceği yapılan yoldan araçların gelip geçmelerinin 111 parseldeki 1. kattaki dairelerde kazalara neden olacağı saptanmıştır. Bu saptamalar davalının komşuluk hukukuna aykırı aşırı kullanımını gösterir. Böylelikle eldeki davada zarar unsurunun gerçekleştiği açık ve seçiktir. Böyle olunca mahkemece; 18.12.2006 tarihli raporu düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınarak ortaya koyduğu zararlandırıcı işlemlerin giderilme yöntemi ayrıntılı ve gerekçeli olarak sorularak belirlenmeli, hükümde alınacak ek rapor hükmün eki sayılarak davalının komşuluk hukukuna aykırı davranışlarının giderilmesine karar verilmelidir. Mahkemece, değinilen yönler bir yana bırakılarak somut olaya uygun düşmeyen bazı gerekçelerle davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.