Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2648 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 1033 - Esas Yıl 2006





Davacı tarafından, davalılar aleyhine 02.12.2003 gününde verilen dilekçe ile tazminat-tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.07.2005 günlü hükmün Yargıtayca İncelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanılarak açılmış temliken tescil olmadığı takdirde malzeme nedeniyle tazminat istemlerine ilişkindir.Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak açılan davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. Somut olayda davacı temliken tescil isteminin dayanağı olan temelli yap??ları kendi malzemesi ile 1965 yılında yaptığını iddia ettiğinden ve 753 parselin tespiti 16.05.1973 tarihinde kesinleştiğinden 02.12.2003 tarihinde Medeni Kanunun 724. maddesine dayanılarak açılan davanın dinlenme olanağı yoktur. Mahkemenin mülkiyet aktarılmasına ilişkin istemi reddetmiş olması açıklanan sebeplerle doğrudur.Davacı iyiniyetli malzeme maliki olduğunu, 753 parsel üzerindeki temelli yapıları tespit maliki olan Hüseyin'in rızasına uygun hareket ederek yaptığını ileri sürerek Türk Medeni Kanununun 722 ve devamı maddelerine dayanıp muhik tazminat da istemiş, mahkemece malzeme maliki davacının iyiniyetli olmadığı nedeniyle bu talep de reddedilmiştir. Davalılardan Mehmet, 753 parseli tapuda satış suretiyle 19.12.1984 tarihinde edinen sonraki kayıt malikidir. Yasayı ayrıcalıklar dışında Medeni Kanunun 684 ve 718. maddelerince arazinin mülkiyeti ve buna bağlı tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Daha açığı, kural olarak, 753 parseldeki yapılar da kayıt maliki davalı Mehmet'e aittir. Olayda, 753 parselin tespit maliki olan Hüseyin ile sonradan tapuya malik olan davalı Mehmet arasında muvazaalı iş ve işlemler ile davacının temliken tescil ve muhik tazminat taleplerini bertaraf etmek üzere temlik işlemi yapıldığı iddia ve ispat edilmediğinden davacı bu davalıya karşı temliken tescil talebinde bulunamayacağı gibi, az yukarıda sözü edilen yasa hükümleri gereği Türk Medeni Kanununun 723. maddesine dayanarak da tazminat isteyemez. Bu nedenle mahkemenin malzeme malikinin iyiniyetli olmadığından sözederek tazminat talebini reddetmiş olması yasal değildir. Çünkü, malzeme malikinin veya arsa malikinin iyi veya kötüniyetli olmaları takdir edilecek tazminat miktarının kapsamında önem kazanır. Malzeme maliki iyiniyetli ise arsa malikinden muhik bir tazminat, arsa maliki iyiniyetli ise yani bir başkasının kendisine ait arsada inşaat yaptığını bilmiyor ya da bilebilecek durumda değil ise hiçbir şekilde inşaatın arsasında sağladığı değer artışını geçmemek üzere tazminat ödemek zorunda kalır. Fakat, malzeme malikleri kötüniyetli ise, arsa malikinin ödeyeceği tazminat malzemenin en az kıymeti kadardır. Bu gibi durumlarda malzeme malikinin harcadığı emek tazminat hesabına katılmaz. Görülüyor ki; malzeme sahibi veya arsa sahibinin iyiniyetli veya kötüniyetli olmaları sadece takdir edilecek tazminat miktarıyla ilişkilidir. Malzeme sahibi kötüniyetli olsa bile arz sahibi malzemenin en az kıymeti kadar tazminat ödemekle yükümlü tutulduğundan davacının kötüniyetli olduğunu kabul ederek tazminat talebinin reddolunması doğru olmamıştır. Ne var ki, yukarıda söylendiği üzere davalı Mehmet taşınmazı tapuda sonradan satın alan kişi olduğundan ve bu kişinin önceki kayıt maliki Hüseyin ile el ve işbirliği yaparak malzeme malikinin haklarını bertaraf ettiği iddia ve ispat edilmediğinden hakkındaki davanın Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddesine göre reddi sonuç olarak doğrudur.Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının temyiz itirazlarının reddine, temyiz olunan kararın gerekçesi HUMK.nun 438/son maddesi gereğince kısmen yukarıda açıklandığı şekliyle değiştirilerek sonuçta usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), 09.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.