Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 264 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 14351 - Esas Yıl 2009





Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.10.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.01.2009 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşma-It İncelenmesi davalı İsmail vekili tarafından istenilmekle, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Dava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu İptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı arsa sahibi çekişme konusu bağımsız bölümü teminat karşılığı elinde bulundurduğunu, yüklenici hakkında geç teslim ve ayıplı imalattan ötürü tazminat davası açtığını, davanın reddini savunmuş, diğer davalı yüklenici savunmada bulunmamıştır. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü arsa sahibi davalı İsmail temyiz etmiştir. Davalılar arasında 30.11.2005 tarihli arsa payı karşılığı İnşaat yapım sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme uyarınca 326 ada 10 sayılı parsel üzerine yapılan binadaki 9 numaralı bağımsız bölümün yükleniciye bırakılmasının kararlaştırıldığı, yüklenicinin kazandığı şahsi hakkını 30.03.2007 günlü adi yazılı sözleşme île davacıya temlik ettiği anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi yükleniciye kişisel hak sağlar. Yüklenici kazandığı kişisel hakkını doğrudan sözleşmenin diğer tarafı arsa sahibine karşı ileri sürebileceği gibi Borçlar Kanunu'nun 162. ve 163. maddeleri gereğince üçüncü bir kişiye de temlik edebilir. Bir tanımlama yapmak gerekirse alacağın temliki alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir akittir. Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden üçüncü kişi de alacağın temliki hükümlerinden yararlanarak bu hakkını arsa sahibine karşı ileri sürebilir. Zira, alacağı devralan kişi evvelki alacaklının yerine geçer. Borçludan ifayı istemek, gerektiğinde de borçluyu ifaya zorlamak artık onun hakkı olur. Ne var ki, temlik alanın ifa talebine muhatap olan borçlu (arsa sahibi) bu talebe hemen uymak zorunda değildir. Devralan yeni alacaklı (davacı üçüncü kişi) temlik işlemini ve kendisinin yeni alacaklı sıfatını ispat etmiş olsa bile borçlunun (arsa sahibinin) ona karşı birtakım itiraz ve def'ilerde bulunma imkanı vardır. Gerçekten Borçlar Kanunu'nun 167. maddesi hükmüne göre borçlu temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı (yükleniciye karşı) haiz olduğu def'ileri temellük edene karşı (davacıya karşı) dahi dermeyan edebilir. Burada değinilmesi gereken diğer bir sorun da borcun ifa ile sonlandırılması-dır. Borç yerine getirilmemişse Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi hükmünden yararlanacak olan sözleşmenin diğer tarafı kendi edimini yerine getirmekten kaçınabilir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Dosyada bulunan Ankara Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/256 esasında kayıtlı dava dosyasında davalı arsa sahibi İsmail'in 30.11.2005 günlü sözleşmeye dayanarak davalı yüklenici Adem aleyhine geç teslim ve ayıplı imalatlardan kaynaklanan alacaklarına ilişkin dava açtığı, bu dava dosyasının halen derdest olduğu görülmektedir. 30.11.2005 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin arsa sahibi yönünden İfa ile sonuçlanması, arsa sahibinin bu davadaki alacağına kavuşması ile mümkündür. Başka bir anlatımla, anılan dava sonucunun eldeki davaya doğrudan etkisi vardır. Bu yüzden mahkemenin yaptığı saptama somut olaya uygun düşmemektedir. Mahkemece yapılması gereken iş; Ankara Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/256 esasında kayıtlı davanın sonucunu beklemek veya o davada dava konusu yapılan alacak tutarını davacıya depo ettirmek, alacak depo edildiği takdirde eldeki davayı birlikte ifa kuralları doğrultusunda sonuçlandırmak olmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yanılgılı değerlendirme sonucu kurulan hüküm bütün bu nedenlerle bozulmalıdır. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 20.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.