MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.04.2012 gününde verilen dilekçe ile birleştirilen 2012/2300 Esas sayılı davada 20.09.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 07.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davacı asil ve vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_K A R A R_Asıl ve birleştirilen dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, asıl davada dava dışı paydaş ...'nın 27.05.2010 tarihinde 1/10 payını 7.300,00 TL bedelle davalıya sattığını, birleştirilen davada dava dışı paydaş ...'nın 22.06.2012 tarihinde 1/10 hissesini 43.520,00 TL bedelle davalıya sattığını, ancak birleştirilen davada akitte satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini belirterek davalı adına kayıtlı payların tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiş, yargılama esnasında davacı vekili birleştirilen davadaki bedelde muvazaa iddiasından vazgeçmiştir.Davalı, taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığını belirterek tanık deliline dayanmış ve davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı fiili taksim savunmasında bulunmuş ve tanık deliline dayanmıştır. Yargılama esnasında keşif yapılmış ise de fiili taksim savunmasının kanıtlanması için bildirdiği tanıkları dinlenmemiştir. Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda davalının fiili taksim savunması hususundaki tüm delilleri toplanarak, tanıklarının beyanları alınarak varsa davacı delilleri de toplanmak suretiyle taşınmazın kullanım durumu belirlenerek ve keşfe katılan fen bilirkişisine krokisinde işaretlettirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.