Davacı tarafından, davalı aleyhine 28.11.2008 gününde verilen dilekçe ile tapuda isim düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı idare vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, murisi E…….'nin toplam dört adet tapu kaydında yazılı olmayan Erdem soyadının ilavesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı idare vekili temyiz etmiştir. Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK'nun 13.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarakaçılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.3-Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekalet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında;Dava konusu tapu kayıtları ve dayanağını teşkil eden tapulama tutanaklarında hissedar E……..'nin yalnızca adı yazılı olup, soyadı ve baba adı dahi yazılı değildir. Tapulama tutanaklarının incelenmesinden dava konusu 428 parsel ile 845, 847 ve 685 parsellerin geldisi olan 109 sayılı parseller H……. oğlu N…….'e ait iken, N…….'in tahminen 1300 yılında ölümü ile tek mirasçısı olan kızı E…….'ye kaldığı, N……. kızı E……..'nin 1934 yılında ölümüyle geriye kocası D……. ile evlatları M……… K…… ve H……. ve M…….. ve A…… ve Z…….. A……… ve F…….. T……..'yı terkettiği, bunlardan D……..'in de 1943 yılında öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi E.... ile evlatları ikinci karısı E…….'den olma M……. ve ilk karısı E…….'den olma M…….. ve H……. ve M…….. ve A…… ve Z…….. ve F……..'yi terk ettiği ve keza M…….'in de 1948 yılında ölümüyle geriye yalnızca annesi E…….'yi bıraktığı anlaşılmaktadır. Tapulama tutanağındaki bu bilgiler D…….. M…….'ın aile nüfus kayıt tablosu ile örtüşmektedir. Bu kayda göre D…….. eşi E…….; Y……. ve A…… kızı 01.07.1888 doğumlu olup soyadı yoktur. Ölüm tarihi ise henüz belirlenememiştir. Ayrıca muris D.....'in M……. adındaki oğlu da 01.07.1904 doğumlu olup, onun ölümü de henüz araştırılmaktadır. Davacının murisi (anneannesi) E……. E……. ise, 01.07.1904 doğumlu olup 10.10.1967 tarihinde ölmüştür. Kocası N……. E…….'in hanesinden nakil yaptırdığına dair hiçbir kayıt mevcut değildir. Tanık Duran Kıymaz; taşınmazların D…….. K……'a (o zamanki adıyla M…….) ilk karısı E…….'den kaldığını, E…….'nin ölümünden sonra D……..'in L…….. ile evlendiğini, yaşlanınca L………'yi babasının evine gönderdiğini ve davacının anneannesi E……. E……. ile evlendiğini, E…….'nin D.....'le evlenirken ikisi erkek, biri kız (M………) üç çocuğunu da birlikte getirdiğini, kızı M………'i ikinci kocası D……..'in ilk eşinden oğlu M…….. K…… ile evlendirdiğini, D…….. ve E……. E……'in M…… adında bir oğulları olduğunu, fakat genç yaşta öldüğünü anlatmıştır. Bu tanığın anlatımlarının davacının annesi M……… ile M…….. K……'un evliliğine ilişkin bölümü M………'in veraset ilamı ile doğrulanmaktadır. Ne var ki, M……… E…….'in ilk kocası N……. E…….'e ait aile nüfus kayıt tablosundaki E……. E…….'e ait nüfus bilgileri D……. K……'un aile nüfus kayıt tablosunda eşi görünen E…….'nin nüfus bilgileri ile örtüşmemektedir. Kayıtlara göre E……. E……. ile D……. M……. ve E…….'nin oğulları M……. aynı tarihte doğmuşlardır. Bu durumda davacının murisi E……. E……. ile D…….. M……..'ın II.karısı E…….'nin aynı kişi olmaları olanaklı değildir. Kaldı ki, tapulama tutanağında D.....'e ikinci karısı E…….'nin kocasından miraskaldığı yazılıdır. Oysa davacı 26.12.2008 günlü celsede anneannesi E.... E…….'in D…….. K……'un ikinci karısı olduğunu, fakat aralarında resmi nikah bulunmadığını imzası ile beyan etmiştir. Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince resmi nikahı bulunmayan eşin mirasçı olması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece davacının murisi E……. E……. ile dava konusu tapu kayıtlarında malik görünen E…….'nin aynı kişi olduğu kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 02.03.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.