MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.01.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne ve duruşma isteğinin dava değeri bakımından reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı bulunduğu 207 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bir kısım paydaşlar tarafından davalıya satılan payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının kötü niyetli olduğunu, dava konusu taşınmazda kendisinin ve babasının evinin bulunduğunu, akrabası olan satıcıların paylarını davacıya değil kendisine teklif ettiklerini ve kendisinin davacı ile görüşerek yarı yarıya alma konusunda anlaştıklarını ve bu payları üzerine aldığını savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı kendisine yapılan satışların gerçek satış niyetiyle yapılmayıp amacın taşınmazda evinin bulunması nedeniyle payların kendisine intikalinin sağlanması olduğunu ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.Paylı mülkiyet halindeki taşınmazın paydaşı payını karı-kocaya evlada veyahut akrabaya temlik ederse şeklen satış olarak gösterilen bu aktin gerçekte satış olmayıp miras hakkına bağlı veya hibe gibi maksada yönelik işlem olduğu iddia ve ispat edilirse önalım hakkının ileri sürülemeyeceği 27.03.1957 günlü ve 12/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça belirtilmiştir. -2-Bu yöndeki savunmanın tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı kuralının bir istinasıdır. Davalı hibe savunmasını yargılamanın her aşamasında ileri sürebilir.Somut olayda, davalı pay satan kişilerin babası ve halaları olduğunu, satışın gerçek bir satış olayıp payların devredilmesi için yapılan bir bağış olduğunu, bu nedenle davacının önalım hakkını kullanılamayacağını savunmuştur. Bu durumda mahkemece, 27.03.1957 günlü ve 12/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından davalının delillerinin toplanması, varsa buna karşılık davacı delillerinin toplanması, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.