Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2432 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 1393 - Esas Yıl 2008





Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 09.12.2002 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.12.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı murisi ve babası Murat adına kayıtlı 22.02.1974 tarih ve 26 sıra numaralı tapu kapsamı ile kullanmakta bulunduğu taşınmazının kuzey bitişiğinin yol olmasından ötürü taşınmazına yaptığı samanlığının kapısını bu yönde açmış bulunduğunu, ne var ki, mevcut yolun kuzey bitişiği olan taşınmazın sahibi davalı MT'nın İlçe İdare Amirliğine yaptığı şikayet üzerine 3091 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca bu yolu kullanmaktan men edildiğini bildirerek yoldan geçiş hakkının engellenmesi biçiminde gelişen müdahale ve muarazaanın giderilmesini istemiş, davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, murisi adına kayıtlı 22.02.1974 tarih 26 numaralı tapuya göre taşınmazının kuzey yönünde varolan yoldan yararlanma hakkından engellenemeyeceği belirterek, davalı şikayeti üzerine verilen İdari men kararının yanlış olduğunu ileri sürmektedir. Dayanılan tapunun tesisi tescil yoluyla 1935 yılında olmuştur. Kaydına göre; sağ tarafı Ali Başsaoğlu evi, sol tarafı Ali Rıza Efendi evi, arkası ve önü yol ile çevrili bulunmaktadır. Satışlar yoluyla en son 1974 tarihinde davacının murisi tarafından hudutları değişmez şekliyle intikal etmiştir. Bu kayda göre, taşınmazın kuzey ve güney kesimlerinde ona sınır teşkil eden yollar mevcuttur. Nitekim, Kaymakamlığa yapılan şikayet üzerine tahkik memuru tarafından çizildiği anlaşılan krokiye göre de eldeki davalının davalısı müşteki MT'nın kullanmakta olduğu evin kapısı da bu yola açılmaktadır. 03.11.2003 tarihli keşifte yerel bilirkişi olarak dinlenen 1928 doğumlu Halil Maraşlı'da beyanında; davacı taşınmazı ile davalı taşınmazının arasında çıkmaz bir sokağın bulunduğunu ifade etmiştir. 26.06.2007 tarihinde yapılan ikinci keşifte ise, dört adet taraf tanığı da bu beyanı doğrular nitelikte açıklamalarda bulunmuşlardır. Bütün bu deliller davacı ve davalıya ait taşınmazlar arasında çıkmaz bir yolun varlığını ortaya koymaktadır. Bu çıkmaz yolun kuzeyini teşkil eden taşınmaz sahiplerinin kendilerine ait taşınmazdan iradeleri ile münhasıran sadece kendileri için yol bıraktıkları kanıtlanmadığı sürece bu yoldan davacının ya da yolun güneyini teşkil eden taşınmaz sahiplerinin yararlanamayacağını söylemek mümkün değildir. Böyle bir olgunun varlığı kesin olarak saptanamadığına göre davaya konu bu çıkmaz yoldan davacının da yararlanma hakkını kabul etmek gerekir. Açıklanan tüm bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilecek yerde aksine düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 28.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.