Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2331 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 14538 - Esas Yıl 2007





Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.11.2005 gününde verilen dilekçe ile kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil, kademeli istek ise tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 26.06.2007 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesininkabulüne karar verildikten sonra, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar ince-lenerek gereği düşünüldü:Dava, yüklenicinin temliki işleminden kaynaklanan mülkiyet aktarımı, ikinci kademedeki istek, satış vaadine konu bağımsız bölüm rayiç bedelinin tahsili, ıslah yolu ile öne sürülen istek ise, bağımsız bölümün sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihindeki gecikmeden ötürü kira tazminatı alacağının ödetilmesi istemlerine ilişkindir.Davalılardan arsa sahibi, mülkiyeti talep edilen bağımsız bölümün sözleşmede kendilerine bırakıldığını, dayanılan satış vaadi sözleşmesinin bu yönü ile ifa olanağı bulunmadığını, açılan davanın reddini, davalı yüklenici de davacıya satış vaadi olunan taşınmazın 11 numaralı parseldeki 8 numaralı bağımsız bölüm olduğunu, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının dayandığı 05.03.2004 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi 11 parseldeki 8 numaralı bağımsız bölüme ilişkin olup, davacı 12 parseldeki 8 numaralı bağımsız bölümün mülkiyetini talep ettiğinden, mülkiyet aktarım isteğinin reddine, bir davada birden çok ıslah talebinde bulunulamayacağından ıslah yolu ile öne sürülen rayiç bedel ödetilmesi isteminin de bu nedenle reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı temyiz etmiştir.HUMK'nın 74. maddesi hükmünce, hakim her iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlıdır. Ondan fazlasına veya bir başka şeye hüküm kuramaz. Dava dilekçesine bakılırsa, davacının başlangıçtaki isteminin 12 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın 8 numaralı bağımsız bölümün mülkiyeti, ikinci kademedeki isteğin ise, bağımsız bölüm rayiç bedelinin tahsili talebi olduğu görülmektedir. Davacı, 27.09.2006 günlü ıslah dilekçesinde bu taleplerine bağımsız bölümün sözleşmede öngörülen teslim süresi ile dava tarihi ara-sındaki gecikmeden kaynaklanan kira parasının ödetilmesini eklemiştir. Ger-çekten, mahkemece doğru olarak saptandığı üzere, HUMK'nın 83. maddesi gereğince aynı davada her tarafın ancak bir kere ıslah hakkı bulunmakta ise de, davacı 27.09.2006 tarihli dilekçesindeki ıslahından sonra davayı ıslah etmemiştir. Çünkü, davacının 27.04.2007 günlü dilekçesi ıslah dilekçesi değil, 27.09.2006 günlü ıslah dilekçesini açıklama dilekçesidir. Dolayısı ile, mah-kemenin aynı davada birden fazla ıslah talebinde bulunamayacağından bahisledavacının rayiç bedel tahsili isteminin reddine dair yaptığı gerekçe usule uygun düşmemektedir.Borçlar Kanunu'nda bir tanımı yoksa da ifa, borç ilişkisinde borçlunun yüklendiği "edimi"n sözleşme ve yasanın belirlediği çerçevede yerine geti-rilmesi demektir. Eğer edim bir şey (vermek) veya (yapmak) şeklinde ise ifa, o şeyi alacaklıya ifa maksadı ile teslim etmek ya da o işi yapmak suretinde belirir. Edim bir şeyi (yapmamak) dan ibaret ise ifa, borçlunun bu taahhüdünü ihlal etmemesi halinde gerçekleşir.İfanın konusu, borçlanılan edimdir. Edimin konusu ile ifanın konusu ilke olarak aynıdır. Borçlu, alacaklıya yalnız borçlanılan edimi ifa etmek suretiyle borçtan kurtulur; bu suretle borç sona erer. Alacaklı da esas itibariyle borçludan yalnız borçlanılan edimin ifasını talep edebilir. Alacaklı ve borçlu borçlanılan edimle bağlı olup, başka bir edim ifa konusu olamayacağı gibi, talep de edilemez. İfa olanağı bulunduğu sürece de borçludan sadece borçlanılan edim istenebilir. Alacaklı, borçludan kural olarak ifanın yerine geçen bir edimi ve somut olayda olduğu gibi alternatif bir edimin yerine getirilmesini isteyemez. Zira, dayandığı 05.03.2004 günlü sözleşmenin konusu davalılardan yüklenicinin 11 parsel üzerinde yaptığı binadaki 8 numaralı bağımsız bölümün mülkiyetinin aktarılmasıdır. Bu sözleşmenin ifa olanağı varken, davacının alternatif bir seçenekle istekte bulunma veya bu sözleşmeye dayanarak başka talepler öne sürme yetkisi olmadığından, davanın reddi, sonuç olarak doğrudur.Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, davacının bütün temyiz itirazlarının reddi ile sonuç olarak usul ve yasaya uygun hükmün gerekçesinin yukarıda yazılı olduğu şekilde DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMESİNE ve hükmün HUMK'nın 438/son maddesince (ONANMA-SINA), 26.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.