MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.08.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne, bedelde muvaza talebinin reddine dair verilen 13.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili gelmedi. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_K A R A R_Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, paydaşı olduğu 862 ada 8 parsel sayılı taşınmazda diğer paydaş ...'in 82300/209600 payını 10.08.2012 tarihinde 20.000,00 TL bedelle davalı ...'e sattığını, gerçek satış bedelinin 10.000,00 TL olduğunu belirterek davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı vekili, imar uygulaması ile hissedar olanların önalım davası açma haklarının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, bedelde muvazaa iddiasının reddine, önalım davasının kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir. Somut olaya gelince, davalı vekili temyiz dilekçesiyle dava konusu taşınmazda davacı yönünden özel kullanma biçimi oluştuğunu, imar uygulaması ile paydaş durumuna gelen kişilerin kullandığı diğer bölümlerde hak iddia edilmediğini belirtmiştir. Fiili taksim savunması, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda davalı temyiz aşamasında fiili taksim savunmasında bulunduğuna göre bu konuda tüm delilleri toplanarak, tanıklarının fiili taksime ilişkin beyanları alınarak, varsa davacının delilleri de toplanmak suretiyle taşınmazın kullanım durumu belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 03.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.