MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.12.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. Nazmiye İpek geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KA R A RDavacı, paydaşı olduğu 1732 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşının payını 04.04.2012 günü satış yoluyla davalıya devrettiğini, bildirim yapılmadığını ileri sürerek, önalım nedeniyle payın adına tescilini istemiştir.Davalı, mülkiyeti kazanımı ile dava tarihi arasındaki süre nedeniyle yeniden belirlenecek değer üzerinden önalım hakkının tanınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Somut olayda, yargılama sürecinde 29.05.2014 tarihinde dava konusu 48.500 metrekare yüzölçümündeki 1732 parsel sayılı taşınmazın bir kısmında imar uygulaması yapılmıştır. İmar işlemi sonrası 1732 parsel 21.602 metrekare yüzölçümlü 1732 parsel ile 63522 ada 1 ve 63527 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur. Davacının istemi 1 ve 3 sayılı imar parselleri yönünden reddedilmiş, 1732 parsel yönünden kabul edilmiştir. Görülüyor ki, davacı isteminin bir kısmı hakkında kabul kararı olmasına rağmen, yargılama giderlerinin tamamından davalı sorumlu tutulmuştur. HMK’nın 326/2 maddesinde bir davada her iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranında paylaştırılacağı düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, yargılama giderlerinin taraflar arasında haklılık oranında paylaştırılması gerekirken HMK’nın 326/2 maddesine aykırı biçimde tamamının davalıya yükletilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca, davacı yararına kabul edilen bölüm üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, istemin tamamı üzerinden hüküm altına alınması doğru olmadığı gibi karar harcının da kabul edilen dava değeri dikkate alınarak belirlenmesi gerekirken taşınmazın tamamı üzerinden alınması 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesine aykırıdır.Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.Kabüle göre de davacıya iadesi gereken bedelin eksik belirlenmesi de doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.