Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2261 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15126 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 2. Tüketici MahkemesiTARİHİ : 03/04/2013NUMARASI : 2012/1035-2013/357Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne dair verilen 03.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca, incelenmesi davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Davacı vekili, davalı yüklenici şirket ile davalı arsa sahibi şirket arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan ..ada .. parsel sayılı taşınmazda bulunan (A) blok 3 numaralı bağımsız bölümün adi yazılı sözleşme ile 15.06.2007 tarihinde satın alındığını ve bedelinin ödendiğini, halen taşınmazda müvekkili davacının oturduğunu, dava konusu taşınmazın muvazaalı şekilde tapudan devredildiğini ileri sürerek; tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmedeki bedelin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte, tapu maliki davalı H.. B.. dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin reddine; 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen reeskont avans faiziyle birlikte H.. B.. dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilleri temyiz etmiştir.Dava, arsa sahibi ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alan davacının tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemlerine ilişkindir.Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölüm yüklenici tarafından temlik ettiği kişi dışında üçüncü bir kişiye tapudan devredilebilir. Tapu kaydını devralan üçüncü kişinin hukuki durumunun TMK’nın 1023 ve 1024. maddeleri gereği değerlendirilmesi gerekir. Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.” Belirtilen ilke, TMK’nın 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” hükmü yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki TMK’nın 1024. maddesinde de “Bir aynı hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten, kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, Türk Medeni Kanununun 1024.maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür.Somut uyuşmazlıkta, tapu kayıtlarının incelenmesinden, davaya konu taşınmazın davalı arsa sahibi şirket BMY Yapı A.Ş. tarafından davalı Ç. O.’a 01.04.2008, Ç. O. tarafından davalı M.. D..’a 09.07.2008, M.. D.. tarafından da davalı H.. B..’ya 05.04.2010 tarihinde satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalıların taşınmazı kötüniyetli olarak edindiklerini ileri sürmüştür.Dava konusu bağımsız bölümü 15.06.2007 tarihinde yükleniciden temlik alarak bu taşınmazda oturmakta olan davacı, söz konusu bağımsız bölümün muvazaalı şekilde yapılan satışlar sonucu son olarak davalı H.. B.. adına tescil edildiğini ileri sürdüğüne göre davalılar arasındaki devir işlemlerinin kötüniyetli olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği araştırılmalıdır. Bu konuda yapılan incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Davacı delil listesinde tanık deliline de dayanmış olduğundan, davalılar arasındaki satış işlemlerinin muvazaalı olup olmadığı konusunda tanıkların dinlenmesi, tarafların bu konudaki tüm delillerinin toplanması, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekir.Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bir kısım davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde davacıya iadesine, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.