Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1840 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 8539 - Esas Yıl 2003





Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.6.2000 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.5.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından İstenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Dava, açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanununun 671. maddesi uyarınca geçit hakkı kurulması isteğine İlişkindir. Geçit hakkı davalarını, genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunmasına rağmen mevcut bu yol ile İhtiyacı karşılanmayan taşınmaz maliki açabilir. Bunlardan ilkine mutlak geçit ihtiyacı veya geçit yoksunluğu, ikincisine nisbi geçit ihtiyacı veya geçit yetersizliği denilebilir. Geçit ihtiyacı olan kişi, davasını öncelikle taşınmazların önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun taşınmaz malikine karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana yöneltilmesi gerekir. Geçit hakkı verilmesi isteğine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmazın müşterek mülkiyete konu olması halinde, paydaşlardan bir yada bir kaçı dava açabilir. Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın doğrudan yol İhtiyacının karşılanmamış bulunması, geçit davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi ilkesi gözönünde tutulmalıdır. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, bir anlamda özünü komşuluk hukukundan almaktadır denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak da yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri de esas alınmalıdır. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı, davacının sübjektif arzularına göre değil objektif esaslara göre belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi de göze-tilmelidir. Bu nedenlerle de bir taşınmaz için 2,5-3 metre genişliğindeki bir yolun yeterli olacağı kabul edilmelidir. Davacı yararına tesis edilen geçidin, genel yola kesintisiz ulaşması sağlanmalıdır. Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel de yine objektif kriterlere, taşınmazın niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile saptanmalıdır. Saptanan bu bedel, hükümden önce depo ettirilmeli, böylece geçit bedelinin geç ödenmesinden doğabilecek sakıncalara meydan verilmemelidir. Aksinin kabulü, maddenin amacı, ile de çelişir. Kurulan geçit hakkının Medeni Kanunun 672. maddesi uyarınca Tapu Siciline kaydı da gereklidir. Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri de davacı üzerinde bırakılmalıdır. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında Davacılar, maliki bulundukları 42, 43, 50 ve 52 parsel sayılı taşınmazları yararına davalılara ait 39, 45, 44 ve 50 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasını istemişlerdir. Mahkemece, 42, 43, 50 ve 53 parsel sayılı taşınmazlar yararına bilirkişi raporunda 2. alternatif olarak belirtilen yerden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir. Hükmü, davacılar vekili ile davalılar Emine ve Mehmet temyiz etmişlerdir. Davacılara ait taşınmazların genel yola bağlantılarının olmadığı sabittir. Mahkemece, yapılan keşifte alternatif araştırması da yapılmıştır. Ne var ki yapılan araştırma ve İnceleme yine de yeterli değildir. 1-53 parsel sayılı taşınmaz yararına geçit istemi olmadığı halde bu taşınmaz yararına da geçit hakkı tesis edilmesi, 2-DSİ Servis yoluna bağlantı kurulması olanağının araştırılmaması, kuruma sorularak, yol olarak kullanılabilmesi halinde maliyet hesabı yapılarak alternatifler arasında değerlendirilmemesi, 2-Yararına geçit kurulan taşınmazlar arasında da kesintisiz bağlantı için, geçit hakkı tesis edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 3-HUMK.nun 388/son maddesine göre hüküm fıkrasında sadece rapora atıfla yetinilerek hangi taşınmazlar aleyhine ne miktarda geçit hakkı tesis edildiğinin gösterilmemesi, doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harçların istek halinde yatıranlara geri verilmesine, 12.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.