Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1782 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15553 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Gölbaşı (Ankara) 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/07/2013NUMARASI : 2013/106-2013/11Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.09.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 10.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı M.. S.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 11.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. U.. N.. ile karşı taraf davalı vekili Av. S.. A.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_Dava, önalım hakkına dayalı olarak dava konusu ..ada .. parselde 449/15788 payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Davalı fiili taksimin mevcut olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; fiili taksimin kanıtlandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olaya gelince; dava konusu taşınmaz 15.788 m2 büyüklüğünde arsa vasfında tapuda kayıtlı bulunmasına rağmen taşınmaz üzerinde 2 adet bina olduğu tarafların kabulündedir. Bu taşınmazda halen davacı M.. S.. 457/3947, davalı C.. B.. ise 449/15788 paya sahiptir. Taşınmazın tapu kaydından davacı ve davalı dışında 21 kişinin daha paydaş olduğu görülmektedir. Yapılan keşif sırasında dinlenilen davalı tanıkları davalının taşınmazdan pay satın almadan önce paydaşlar arasında fiili bir taksim olduğu buna göre davalıya pay satan H.M. G.ün belli bir yeri kullandığına ilişkin bir beyanda bulunmadıkları gibi davacının taşınmazda hangi bölümü kullandığı konusunda da beyanda bulunmamışlardır. Bu durumda paydaşların öteden beri belli bir yeri kullandığı, dolayısıyla taşınmazda fiili taksimin mevcut olduğu ve özellikle davacının ve davalıya pay satan kişinin zeminde kullandığı ayrı ayrı yerlerin bulunduğu kanıtlanamadığından, davacının kötüniyetinden bahsedilemez. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.