Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1776 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15024 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Düzce 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/07/2013NUMARASI : 2012/116-2013/403Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.03.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RDava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalılar vekili, satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olarak düzenlendiğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.Kaynağını Türk Medeni Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup, mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir.Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüş ise, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 18. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira bu gibi durumlarda taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ivazlı (bedel Karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir. Böyle olunca da uyuşmazlıkta 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararı uygulama yeri bulur.Bu durumda mahkemece, sözleşmedeki gerçek amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve sözleşmenin muvazaa ile illiyetli bulunduğu savunulduğundan gerçek amacın belirlenebilmesi için sözleşmenin yapıldığı tarihteki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mal varlığına oranı, murisin temlikle elde edilecek satış bedeline ihtiyaç durumu ve bu bedelin makul kalacak bir sınırda olup olmadığı incelenip araştırılmalı, istem sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.Somut olayda; Düzce İkinci Noterliği'nin 17662 yevmiye numaralı ve 30.12.2004 tarihli düzenleme şeklindeki taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile H.F. İ.. F..'na dava konusu taşınmazı satmayı vaat ve taahhüt etmiştir. Davacı İ.. F.., annesi olan muris H. F.'ndan satış vaadi sözleşmesi ile anılan taşınmazı satın aldığını belirterek davalılar üzerine olan payların tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmektedir. Davalılar satış vaadi sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını belirterek muris muvazaası nedeni ile geçersiz olduğunu ileri sürdüklerinden davacı ve muvazaa iddiasında bulunan davalıların muvazaaya ilişkin iddia ve savunmaları ve ikame edecekleri delilleri birlikte değerlendirilerek oluşan sonuca göre bir karar vermek gerekirken mahkemece yukarıda değinilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.