Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1495 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14345 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Merzifon Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2011/100-2013/148Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.02.2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi birleştirilen davada davacı R.. Y.. vekili tarafından davalı F.. K.. aleyhine 17.12.2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RAsıl dava ve birleştirilen dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davacılar vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir. TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz. Somut olaya gelince, dosya içerisindeki belge ve fotoğraflara göre tazminata konu yıkılan binanın projesiz ve kaçak yapı niteliğinde basit bir yapı olmasına rağmen 14.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporunda tamiratın 6 ay gibi uzun bir sürede bitirilebileceği ve inşaata başlamanın da 1 yıl gibi uzun bir zaman alacağı belirtilerek toplam 18 aylık kira gelirinden mahrum kalınacağı ifade edilmiş olup davalı vekilinin bu rapora yönelik itirazları değerlendirilmemiştir. Bu sebeple davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları karşılanacak şekilde yeni bir bilirkişi raporu alınarak davacının kira mahrumiyetine ilişkin talebinin değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 05.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.