Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14604 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13609 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.02.2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... Taah. Tic. ve Paz. A.Ş vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalılardan DSİ vekili, zararın giderildiğini ve sorumluluğun diğer davalıda olduğunu, davalı .... vekili ise yüklenici olarak edimlerini tam olarak yerine getirdiklerini, zararın tabi afetten kaynaklandığını, bu nedenle sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalılardan.... Yönünden dava kabul edilmiştir.Hükmü, davalılardan .. vekili temyiz etmiştir.Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir. Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.Zarar ise, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilme olup zararı kanıtlama yükü zarara uğradığını iddia eden tarafa düşer. Sorumluluk hukukunda zararı tazmin borcunun doğabilmesi için haksız fiillerde hukuka aykırı bir davranış, tehlike sorumluluğunda tehlikenin gerçekleşmesi, olağan sebep sorumluluğunda objektif özen yükümlülüğünün ihlali sonunda zararın gerçekleşmesi gerekir. Bu davranış olumlu olabileceği gibi yapılması mümkün olan bir hareketi yapmama şeklinde olumsuz bir davranış da olabilir.Somut olayda, davalılardan DSİ adına diğer davalının yükleniciliğini üstlendiği kanalın taşması sonucu meydana gelen zararın tazmini istenilmektedir. Davacı tarafından belirtilen konuda yaptırılan tespit sonucu verilen raporda zararın 2.508,25 TL ile giderilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece alınan raporda ise tespit raporuna atıf yapılmış olup, başkaca bir değerlendirme yapılmamıştır. Hem tespit dosyasında, hem de mahkemece alınan raporda sorumluluğu belirleyen bir inceleme yapılmamış, kanal ile davacı taşınmazının konumları gösterilmemiş ve davalıların savunmaları değerlendirilmemiştir. Mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda bilirkişilerden davacı taşınmazına zarar veren sel baskınının oluşmasında davalıların kusuru bulunup bulunmadığı, varsa kusur oranlarının belirleneceği denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 20.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.