MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.05.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı yüklenici ... savunmada bulunmamıştır. Diğer davalı ..., iyiniyetli tapu maliki olduğunu, açılan davanın reddini istemiştir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Davacı, aynı zamanda arsa sahibi olan davalı yüklenicinin yapmış olduğu 12.09.2005 tarihli temlik işlemine dayanmıştır. Davacı, bu temlik sözleşmesi gereğince temlik edilen taşınmazın bedelini ödediğinden taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteme hakkına sahiptir. Ancak, dava konusu bağımsız bölümün aynı zamanda arsa sahibi olan davalı yüklenici tarafından diğer davalı ...’e tapudan devredildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı ve karşı davacının hukuki durumunun Türk Medeni Kanununun 1023. ve 1024. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. Zira, davalı ve karşı davacı çekişme konusu taşınmazı 31.08.2006 tarihinde tapuda satın alan kişidir. Ancak davacı, davalıya tapuda yapılan satışın kazandığı şahsi hakkını bertaraf etmek amacıyla yapıldığını, başka bir deyişle tapuda malik olan davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürmüştür. Hukukumuzda kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilke olarak kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse, iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir. Bu ilke, TMK m.1023'de “tapu kütüğündeki sicile iyiniyete dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” tamamlayıcı madde niteliğindeki m.1024'de ise “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” şeklinde yer almaktadır. Dairemizin kararlılık kazanan uygulamasında alacağı temlik alan kimsenin, tapu ile mülkiyet hakkı kazanan kişiye karşı mülkiyetin kötüniyetle kazandığını ileri sürmesi kural olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de sorunun Türk Medeni Kanununun 1024. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir. Gerçekten kayıt malikinin, mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü Türk Medeni Kanununun 1024. maddesi uyarınca, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelince;Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereği yerine getirilmemiş; davalı ...’in iyiniyetle hak sahibi olup olmadığı konusunda herhangi bir araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından dosyaya sunulan tarihsiz “Protokoldür” başlıklı belge de dikkate alınarak davacı tanıklarından bu konu hakkında bilgi ve görgüleri sorulmalı, davalı ...’in yüklenicinin yapmış olduğu binalarda kaç adet dairesinin bulunduğu ayrıca tapu müdürlüğünden araştırılarak ve dosya içerisindeki tüm deliller birlikte değerlendirilerek davalının TMK’nın 1023 ve 1024. maddelerine göre kötüniyetli olup olmadığı belirlendikten sonra tapu iptali ve tescil istemi hakkında bir karar verilmelidir.Bütün bu yönler üzerinde durulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma ile tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.