MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.12.2009 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.03.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, satış vaadi sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, dava konusu 361, 362, 363 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinin 31.01.1989 tarihinde, 1137, 1668, 1669, 1927, 947, 972 parsel sayılı taşınmazların ise 02.09.1998 tarihinde kesinleştiği, davacının tescil talebine dayanak yaptıkları satış vaadi sözleşmesinin 08.11.1977 tarihinde düzenlendiği, davacının kadastrodan önceki bir nedene dayanarak eldeki davayı 18.12.2009 tarihinde açtığı anlaşılmıştır.3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi uyarınca tutanakta belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamaz. Yasada öngörülen bu süre hak düşürücü süre olduğundan hakim tarafından re’sen gözetilmelidir. Yapılan bu saptamaya göre davanın hak düşürücü sürenin varlığı sebebiyle reddi yerine davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz İtirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.