Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14401 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 11905 - Esas Yıl 2007





Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.04.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.05.2007 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar Hurşit vd. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, yüklenicinin temliki suretiyle kazanılan şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davalı arsa sahipleri yüklenicinin edimini yerine getirmediğini, esasen kesin hükümle sonuçlanan davalar bulunduğunu, açılan davanın reddini savunmuştur.Mahkemece dava kabul edilmiştir.Hükmü davalı arsa sahipleri temyiz etmiştir.Davadaki istemin dayanağı, biçimine uygun düzenlenmiş 17.08.1998 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesidir. Sözleşmenin tarafları davacı Kenan ile vaad borçlusu Cevdet'tir. Anılan sözleşmenin davalılar arasındaki 03.06.1996 günlü arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesine dayanılarak yapıldığı, davacıya satış vaadinde bulunan yüklenici Cevdet'in arsa sahiplerinden kazanacağı kişisel hakkını 17.08.1998 tarihinde satış vaadi sözleşmesi ile davacıya alacağın temliki hükümlerine göre temlik ettiği görülmektedir.Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Burada satış vaadinde bulunan tarafın borcu bir taşınmazı veya yapıdaki binanın bağımsız bölümü mülkiyetini vaad alacaklısına geçirmek, vaad alacaklısının borcu ise yapılacak temlik işleminin bedelini (satış bedelini) vaad borçlusuna ödemektir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin bu özelliğinden dolayı borçlunun temerrüdü halinde alacaklının haklarını düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 106. maddesinin somut olaya uygulanması gerekir. Anılan hüküm uyarınca satış vaadi borçlusu temerrüde düşmüşse vaad alacaklısı olan alacaklının (davacının) yasadan kaynaklanan üç ayrı seçimlik hakkı vardır. Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı (BK m. 106/1), aynen ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararın tazminini isteme hakkı (BK m. 106/11), akdin feshi ve menfi zararın istenmesi (BK m. 106/III) hakkıdır.Borçlu temerrüdünün sonuçlarını düzenleyen yukarıda yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince;Davacı vaad borçlusu yüklenicinin mülkiyeti geçirme borcunu yerine getirmemesi (temerrüde düşmesi) üzerine Borçlar Kanunu'nun 106. maddesinden kaynaklanan seçimlik hakkını akdin feshi ve menfi zarann istenmesi seçeneğini kullanarak mülkiyeti talep yetkisinden vazgeçmek suretiyle satış vaadine konu bağımsız bölümün dava tarihindeki değerinin tahsilini istemiş, mahkemenin 2001/22 esasında kayıtlı açtığı alacak davası reddedilerek Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Davacı 17.08.1998 tarihli sözleşmeden kaynaklanan ve borçlunun temerrüdü sebebiyle yasanın kendisine tanıdığı seçimlik yetkiyi akdin feshi ve menfi zarar istenmesi şeklinde kullandıktan sonra kullandığı seçimlik yetkisini değiştirerek aynen ifa yani Borçlar Kanunu'nun madde 106/1 dayanıp istemde bulunamaz. Zira, seçimlik yetki konusundaki İrade açıklaması yapılıp alenileştikten sonra bundan dönmek olanaklı değildir. Bu durumda davacının başvuracağı yol akidi olan yükleniciden Borçlar Kanunu'nun 96. maddesine dayanarak tazminat talebinde bulunmaktan ibarettir.Mahkemece yukarıdan beri açıklanan hukuksal durumun gözetilmesi suretiyle davanın reddi yerine istemin hüküm altına alınması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.