Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14363 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13129 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.04.2009 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.04.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, taşınmazı parasını ödeyerek satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yazılı delil bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; İngiliz uyruklu olan davacı, tatillerini geçirmek için 5854 parsel sayılı taşınmazda A4 numaralı dubleks meskeni ... Tek adlı kişiden satın aldığını, bedelinin davacı ve müteveffa eşi adına açılmış ortak hesaptan 26.12.2005 tarihinde banka havalesi ile malik ... Tek’in banka hesabına gönderildiğini, haricen satın alınan taşınmazın ... kaydının devri için askeri izin alınması gerektiğinden ve avukat olan davalıya duyduğu güven nedeniyle tapunun izin alınana kadar geçici olarak 30.12.2005 tarihinde davalı üzerine geçirildiğini, bundan sonra askeri izin konusunda davalının kendisini oyaladığını ve kendisi ile görüşmekten kaçındığını ve ortadan kaybolduğunu ileri sürerek davalı adına oluşan tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Davacı vekili 08.09.2011 tarihli celsede taşınmazın ... kaydının davacı ile vefat eden eşi ... adına olması gerektiğini ileri sürerek açmış oldukları veraset davasının sonucunun beklenmesini istemiştir. Gerçekten davacı kendisi ve murisi eşi Terence'den gelen hakkına dayandığına göre eşinin veraset ilamı alınmalı, davacı dışında bulunan mirasçıları davaya katılmalı ve taraf teşkili sağlandıktan sonra davaya devamla bir karar verilmelidir.Taraf teşkili sağlanmadan, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 12.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.