MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.09.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 14.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RDava, komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.Davacı ..., 162 ada 5 parsel sayılı taşınmazda evinin bulunduğunu, davalıya ait 162 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki açık besihanenin evine yakın olması nedeniyle kokudan ve kirlilikten dolayı rahatsız olduğunu ileri sürerek komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesini ve 1.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile elatmanın önlenmesine, tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarının esas kaynağını TMK’nın 737. maddesi oluşturur.TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesi önlenmeye çalışılmıştır. -2-Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. 2872 sayılı Çevre Kanunu olmak üzere bazı özel kanunlarda da mülkiyet hakkının sınırlarına ilişkin hükümler getirilmiştir. Böylece, malikin hak ve çıkarları ile başka maliklerin ve hak sahiplerinin, kısaca toplumun ve çevrenin hak ve çıkarları dengelenmiştir.O halde, hakim somut olayın özelliğini, taşınmazların bölgelerini, yerlerini, niteliklerini, konumlarını, kullanma amaçlarını, yöresel örf ve adeti göz önünde tutarak, normal ve vasat bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir rahatsızlığın (elatmanın) bulunup bulunmadığını takdir ve tespit edecektir. Hakim sayılan tüm ölçütleri dikkate alarak, davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağını tahmin ve tespite çalışacaktır. Sonuçta, hakim katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya rahatsızlığın (elatmanın) mevcudiyetini tespit ettiği takdirde, mülkiyet hakkı taşkın kullanılmış demektir.Somut olayda, 25.04.2012 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Bilirkişi raporunda 03.07.2009 tarihli ... Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Hükümleri uyarınca değerlendirme yapılmıştır. Özellikle, söz konusu yönetmeliğin 13.04.2012 tarihli ve 28263 sayılı Resmi Gazete ile değişikliğe uğradığı da gözönüne alınmak suretiyle yukarıda açıklanan ilkeler ışığında; dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak, davalı ...’ın eyleminin tam olarak belirlenmesi, davalıya ait taşınmaz üzerindeki besihanenin davacının oturduğu ev ile aradaki mesafe de gözetilerek koku ve hayvan dışkılarının oluşturduğu kirliliğin ne şekilde zarar verdiği hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.