Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.8.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 6.12.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Dava, İmtiyaz sözleşmesine dayalı tapu kaydı iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı Hazine temyiz etmiştir. Çekişme konusu 7274, 7535 ve 7536 parseller davalı şirket adına kayıtlıdır. 7272 parselde ise, davalı şirketin 2041/2400 payı bulunmaktadır. Davalı şirket elektrik ile ilgili hizmet vermek üzere kurulmuş, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi sermaye şirketidir. Dosyada yer alan 09.03.1998 tarihli sözleşmeye göre davalının elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirildiği, imtiyaz süresinin 19.10.2058 tarihinde bitmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ne var ki; İmtiyaz sözleşmesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ifa süresinden önce feshedilmiştir. Taraflar arasındaki 09.03.1998 tarihli İmtiyaz sözleşmesi dayanağını 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkındaki Kanundan almaktadır. Gerçekten, bu kanunun amacını açıklayan 1. maddesi hükmüne göre, kanunun amacı; Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketleri statüsüne sahip yerli ve yabancı şirketlerin elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirilmesini sağlamaktır. Kanunun 3. maddesi hükmünce Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Bakanlar Kurulu kararında belirlenen çerçevede görevli şirketlerle sözleşme yaparak, önceden yönetmelikle belli edilmiş görev bölgelerinde imtiyazlı şirketlere elektrik üretim, iletim ve dağıtım tesisleri kurulması ve işletilmesi ile ticaretinin yaptırılmasına izin verebilir. Nitekim bu hususlara yanlar arasındaki 09.03.1998 günlü imtiyaz sözleşmesinin 2. maddesinde de değinilmiştir. Yine sözü edilen bu maddeye göre Mersin İli davalının enerji ticareti yapmak üzere görevlendirildiği alanda kalmaktadır. Diğer taraftan, bu sözleşmenin 20/A ve 21/a maddelerinde davalı şirketin sözleşme süresinin sonunda davacı idareye işin yürütülmesi için yapılmış ve yapılmakta olan tüm tesisleri taşınır ve taşınmaz mallar ve bunlar üzerindeki hakları tam çalışır olarak bedelsiz devretmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Sözleşmenin özellikle 21/a maddesi hükmüne bakılırsa; davalı şirket ihtiyaç duyduğunda taşınmaz mal alabilecek veya kamulaştıracak ancak, bedeli şirket tarafından ödense bile bunların mülkiyeti Hazineye ait olacaktır. Bu maddeye dayanarak Hazinenin mülkiyet nakli istemesi durumunda sözleşmenin feshedilmiş olmasının veya ayakta bulunmasının bir önemi yoktur. Somut olaya gelince; Davacının mülkiyetin naklini istediği taşınmazlar tapuda arsa niteliğinde kayıtlıdır. Keşifte ise, 7535 numaralı parselde market işletmesi bulunduğu, 7536 numaralı parselde iki katlı yapı yer aldığı zemin katın depo, üst katın ise bekçi lojmanı olarak kullanıldığı, 7272 numaralı parselde iki katlı binadan sosyal tesis olarak yararlanıldığı, 7274 numaralı parseldeki iki katlı binanın ise sosyal tesis olarak kullanıldığı saptanmıştır. Az yukarıda sözü edildiği üzere, davalı şirket Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine tabi bir sermaye şirketidir. Türk Ticaret Kanunun 11. maddesi hükmünce ticari müessesenin işletilmesi için ticari şirket olan davalının taşınmaz mala ihtiyaç duyması halinde bunlar üçüncü kişilerden satın alınabileceği gibi sözleşmenin verdiği kamulaştırma yetkisi kullanılarak da mülk edinilebilir. Tapuda davalı şirket adına kayıtlı olan taşınmaz malların ticari şirketten ve işletmeden ayrı düşünme olanağı yoktur. Açıkçası ne şekilde mülk edinilirse edinilsin ve ne şekilde kullanılırsa kullanılsın bu tür yerler ticari işletmeye aittir. Dava konusu taşınmazların bulunduğu yer davalının enerji ticareti yapmak üzere görevlendirildiği alanda kaldığından sözleşmenin 21/a maddesince mülkiyetinin davacı Hazine adına kayıtlı olması gerekir. Mahkemece bütün bu nedenlerle davanın kabulü yerine yanılgılı değerlendirmeyle reddedilmiş olması, hükmün bozulmasını gerektirir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 23.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.