Davacı tarafından, davalı aleyhine 06.03.2006 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 14.06.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Davacı, kendisine ait 10 parselde portakal ağaçları bulunduğunu, komşusu 15 parsel malikinin sınırına ceviz ağaçları dikmek suretiyle zarar verdiğini ileri sürerek, ceviz ağaçlarının kesilmesi suretiyle elatmanın önlenmesini istemiştir. Davalı, ceviz ağaçlarının kendi parseli içerisinde olduğunu, zarar veren dalları kestiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı parseline sarkan dalların budanması yoluyla elatmanın önlenmesine karar verilmiş, Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir. Medeni Kanunun 683. (önceki Medeni Kanunun 618.) maddesi "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü ile malikin mülkiyet hakkının yasal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir. Anılan Kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen "Komşu hakkı" bölümünde yer alan 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Bu madde ile de mülkiyetin aşkın kullanımına kısıtlama getirilmiştir. Mülk sahibi bu hakkını kendisi kullanabileceği gibi bu zararın mahkeme aracılığıyla da giderilmesini isteyebilir. Burada esaslı unsur, zarar görmedir. Mahkemece, davalı taşınmazındaki bitkilerin gölge yaparak ya da köklerin geçmesi nedeniyle, davacı taşınmazında verim kaybının olup olmadığı saptanmalıdır. Zararın varlığının saptanması halinde ise, uzman bilirkişiler aracılığı ile hangi ağaçların(bitkilerin) zarar verdiği, bunların kökünden yada dalları kesilerek mi zararın giderileceği saptanarak, zararın giderim şekli hükümde açıkça gösterilmelidir. Somut olayda; davalıya ait ceviz ağaçlarının dal ve kökleri nedeniyle davacı taşınmazına zarar verip vermediğinin saptanması HUMK.nun 275.maddesi uyarınca bilirkişi oy ve görüşüne başvurularak belirlenebilir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, oy ve görüşüne başvurulan konunun uzmanı Ziraat Mühendisi Bilirkişi dayanaklarını da göstererek 10.05.2006 asıl, 24.05.2006 ve 13.06.2006 tarihli ek raporlarında, davacıya ait parselde bulunan narenciye ve zeytin ağaçlarına davalı parselindeki ceviz ağaçlarının dallarının gölge yaparak zarar verdiğini, söz konusu gölgenin meyve ağaçlarının gelişmesini yavaşlattığını, yaklaşık %30 civarında zarara sebebiyet verdiğini, zararın dalların tamamının kesilmesi ve dallar büyüdükçe kesme işleminin düzenli olarak tekrarlanması suretiyle büyük ölçüde giderilebileceğini, dalların kesimi düzenli yapılmadığı takdirde, birinci kesimden sonra ikinci yıldan itibaren zararın tekrar oluşmaya başlıyacağını ve 5-6 yıl sonra tekrar bugünkü seviyesine ulaşacağını, köklerin de etkili olduğu zararın devamlı olduğunu, hoşgörü ile karşılanacak miktarda olmadığını belirtmiştir. Bu haliyle ağaçların dalları ve kökleriyle verdiği zarar süreklidir. Dalların kesilmesi ile zarar giderilemeyecek, her yıl tekrarlanacak ve kökleri ile verdiği zarar devamlı olduğu gibi artacaktır. Bu haliyle, davalıya ait ağaçların dalları ve kökleriyle komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan biçimde zarar verdiği bilirkişice saptandığından, zararlı davranışın ağaçların kesilmesi suretiyle dava kabul edilmelidir. Orta yerde komşuluk hukukuna aykırılığı saptayan ve giderim biçimini belirleyen bilirkişi raporu varken hakimin genel hukuki bilgisiyle çözemeyeceği bir konuda bilirkişi yerine geçerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.