Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12161 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11372 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.11.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Davacı, kayden paydaşı olduğu 1824 ada 97 parsel sayılı taşınmazda payına hasren etrafını duvarla çevirmek suretiyle kullandığı 665 metrekarelik bölüm mevcutken, 2981 sayılı Kanunun 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro ile bu bölümden 526.02 metrekare miktarlı alanın 5426 ada 62 sayılı parsel olarak adına; yaklaşık 140 metrekarelik alanın ise davalılar tarafından sınır duvarın yıkılmış olması nedeniyle davalılar lehine tespit ve tescil edildiğini, daha sonra davalılar parsellerinin tevhit, ifraz ve satış işlemlerine tabi tutulmaları sonucu, anılan 140 metrekareden yaklaşık 80 metrekare kısmının yola terk edildiğini ve yaklaşık 75 metrekare bölümünün de davalılara ait 5426 ada 171 sayılı parsel içerisinde kaldığını ileri sürerek, 80 metrekarelik bölüm yönünden tazminat, 75 metrekarelik kısım bakımından tapu iptali ve tescil ile ayrıca müdahalenin men'i isteklerinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, "davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne, tapu iptal ve tescile yönelik talebinin reddine" karar verilmiştir.Hüküm, davacı vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; davacı ile davalılardan Mehmet'in dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları 1824 ada 97 parsel sayılı taşınmazda 3290 sayılı Kanunla değişik 2981 sayılı Kanunun 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu 5426 ada 62 parsel sayılı taşınmazın davacı adına, 63 sayılı parselin ise davalı ..t adına tespit ve tescil edildikleri, kadastro tespitinin 05.06.2001 tarihinde kesinleştiği; bilahare 22.01.2004 tarihinde, 62 sayılı parselin, dava dışı 1824 ada 103 sayılı parselin kadastrosuyla davalılar adlarına eşit paylarla tespit ve tescil edilen 5426 ada 64 sayılı parselle ve ayrıca .. Belediyesi Tüzel Kişiliği adına ihdas suretiyle tescilinden sonra satış yoluyla davalılara temlik edilen aynı ada 167 sayılı parselle tevhit edilerek 168 sayılı parselin meydana getirildiği ve bu parselin ifrazıyla da 169, 170 ve 171 sayılı parsellerin oluşturulduğu, 169 sayılı parselin davalılar tarafından belediyeye satış suretiyle devrinden sonra yola terk nedeniyle sicil kaydının kapatıldığı, 170 ve 171 sayılı parsellerin ise eşit paylarla davalılar adlarına kayıtlı olduğu dosya kapsamıyla sabittir.Bilindiği üzere; 2981/3290 sayılı Kanunun 10/b maddesi ile üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş paylı veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde kişilerin pay oranları ve fiilen kullanma durumları dikkate alınarak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edileceği hükmü getirilmiştir. Ayrıca, 2981/3290 sayılı Kanunun 10/b-2 maddesinin 3. fıkrasında tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs. hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak re'sen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir hükmü öngörülmüştür. Diğer taraftan 2981/3290 sayılı Kanunun 10/b maddesinin düzenlemesindeki amaç, mülkiyet değişikliği olmayıp, fiili durumun hukukileştirilmesine ilişkindir.O halde; 2981 sayılı Kanunun 10/b maddesi uygulaması yapılırken öncelikle özel parselasyon planı, varsa noterde düzenlenmiş plan dikkate alınacak; ayrıca fiili kullanma durumunun tüm hissedarlar tarafından benimsendiğinin anlaşılması halinde buna değer verilecektir. Ancak, tapuda hissesi olmakla beraber yapılaşmadan ötürü hissesine ayrılan bölüm bulunamıyan ve kendisine zeminde yer ayrılması da mümkün olamayan hisse sahibi veya sahipleri yönünden aynı kanunun 10/c hükmü gözetilecek; hisseleri bedele çevrilerek hak belirlemesi yoluna gidilecektir. Bu bağlamda kendisine zeminde yer (imar parseli) ayrılamayan kişi yararına onun hissesine isabet ettiği yeri fazladan edinen kişi ya da kişilerin parsellerine yasal ipotek tesis edilecek ve bedelden onlar sorumlu olacaklardır. Ne var ki, davanın taraflarına hasren yapılan ve yapılacak uygulama, davacı veya davacılara ait kadastral hissenin akibetini, diğer bir deyişle davalıların imar parseli ya da parsellerine fazladan katıldığını ortaya çıkaramamışsa geniş bir alanda (ada bazında yada imar parsellerini oluşturan ana kadastral sınırlar içerisinde) değerlendirme ve dengeleme suretiyle hak sahibi olan kişilerin alacakları miktar ve borçlu kişi veya kişilerin belli edilmesi kaçınılmaz hale gelecektir.Somut olayda 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesine veya 3194 sayılı Kanunun 18. maddesine dayalı olarak yapılan bir şuyulandırma işlemi bulunmamaktadır. Dava konusu 5426 ada 171 sayılı parsel, yapılan kadastro ve sonrasında 3194 sayılı Kanunun 15 ve 16. maddelerine dayalı tevhit ve ifraz işlemleri sonucu meydana getirilmiştir. Belediye Encümen kararı ile yapılan işlem, ayırma ve birleştirme (ifraz-tevhit) işlemi olup, Belediye Encümeninin bu kararı mülkiyet durumunu değiştirmeyen, kadastral parsellerin birleştirilmesinden ve ayrılmasından ibaret Belediyenin özel işlerine ilişkin bir karar olduğundan, farklı bir deyişle mülkiyeti değiştiren idari işlem sayılmadığından imar uygulaması olarak nitelendirilemez. Bu nedenle aksi yöndeki kabul doğru görülmemiştir.Öte yandan; mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturma hükme yeterli ve elverişli değildir. Çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarında belirtilen 57 sayılı parselin kadastro tutanağı ile bu tutanağa ekli ayrıntılı döküm listesi getirtilmemiş, yine 1824 ada 97 parsel sayılı taşınmazın kadastrosu ile oluşan parsellerden 5426 ada 57, 58, 67 ve 68 sayılı parsellerin kadastro tutanakları ile ekleri temin edilmemiş, taraf vekillerinin bildirdikleri tanıklar dinlenilmemiştir.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, anılan noksanlıkların tamamlanması, tüm bilgi ve belgeler toplandıktan sonra yerinde keşif yapılarak taraf tanıklarının dinlenilmesi, 2981 sayılı Kanunun 10/b maddesi uyarınca kadastro tespiti yapılmadan önce tüm hissedarlar tarafından benimsenen fiili kullanma durumu mevcut ise çekişmeli bölümün kimin tasarrufunda olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve fen bilirkişi tarafından düzenlenecek krokiye yansıtılması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Ayrıca, davada müdahalenin men'ine ilişkin talepte bulunulduğu halde, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.Kabule göre de, davalılardan ..'in 2981 sayılı Kanunun 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro öncesinde 1824 ada 97 sayılı parselde paydaş olmadığı gibi, anılan parselin kadastrosu sonucu oluşturulan parsellerde de lehine bir tespit yapılmadığı; tevhit, ifraz ve satış işlemleri neticesinde dava konusu 171 sayılı parselin paydaşı haline geldiği gözetildiğinde hükmedilen tazminat miktarından sorumlu tutulmaması gerekirken, aksi yönde karar verilmesi de isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.