MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.08.2005 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.09.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.Davacı vekili, 187 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki deniz fenerine ulaşımın engellenmesi nedeniyle 4 m eninde geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.Davalı şirket vekili, deniz fenerine ulaşımın sağlandığı fiilen kullanılan bir yolun mevcut olduğunu, öncelikle davanın reddi, aksi halde en uygun güzergahtan geçit hakkı tesis edilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı Hazine vekili, kıyı kenar çizgisine tecavüz edildiğinden bahisle açılmış bir dava bulunduğunu, açılan dava sonucunun beklenmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili ile davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir. Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir. Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir. Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır. .Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir. Somut olaya gelince; tapuda davacı idare adına kayıtlı burun feneri niteliğindeki 187 parsel sayılı taşınmazın mutlak geçit ihtiyacı içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, hüküm sonucunda 187 parsel sayılı taşınmaz lehine 9480, 159, 158, 157, 143, 142 ve 9749 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden A, B, C, D, E, F ve G harfleri ile gösterilen yerden geçit hakkı tesis edilmiş ise de geçitin kesintisizlik ilkesine aykırı şekilde genel kadastral yola bağlanmadığı, ... adına zeytinlik vasfındaki 46 parsel sayılı taşınmazda bırakıldığı görülmektedir. Ayrıca, zorunluluk bulunmadıkça aleyhine geçit kurulan parsellerin ekonomik kullanım bütünlüğü bozulmadan yani parseller bölünmeden geçit kurulması gerekirken bu hususun gözetilmemesi ve zeminde fiilen açılmış bulunan yol hukuken yol olmadığı halde genel yol olarak değerlendirilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca, geçit eninin tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında 2,5-3 metre genişliğinde belirlenmesi gerekirken gerekçesi belirtilmeden 4 metre eninde geçit tesisine karar verilmesi de yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle mahkemece, öncelikle çevredeki genel yolları gösterir şekilde geniş ölçekli pafta örneği getirtilerek Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda genel yola kesintisiz şekilde ulaşımı sağlayacak tüm alternatifler belirlenerek en uygun alternatif üzerinden geçit tesisine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer ve davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.