MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.05.2008 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal, birleştirilen dosya ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 06.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından, temyiz incelemesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.04.2015 günü mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen dava temliken tescil isteğine ilişkindir.Davacı vekili, 341 parsel sayılı taşınmazın maliki olan davalının, davacının 347 parsel sayılı taşınmazına tecavüzde bulunduğunu belirterek elatmanın önlenmesi ve taşınmaz üzerinde tesis edilenlerin kal'ini talep etmiştir.Davalı, taşınmazını davacı ile aynı şahıstan satın aldıklarını, sınırları hiç değişmeden kullandıkları gerekçesiyle davanın reddini savunmuş, birleştirilen dava ile de iyiniyetli olduğunu, muhdesatın daha kıymetli olduğu gerekçesiyle 347 parsel sayılı taşınmazın nizalı kısmının bedeli davalıya ödenmek suretiyle tapusunun iptali ile 341 sayılı parsele eklenmesini istemiştir.Mahkemece, birleştirilen davanın kabulü ile 15.12.2011 tarihli bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen 815,56 m2 yerin 347 sayılı parselden ifrazen iptaline aynı ada son parsel numarası verilerek davalı-davacı ... adına tesciline, 22.813,60 TL zemin değerinin davalı-davacı ...'dan alınarak davacı-davalı ...'ya verilmesine karar verilmiştir. Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum ..bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.Somut uyuşmazlıkta, 347 parsel sayılı taşınmazın 1974 yılında satış edinme nedeniyle davacı-davalı ... adına tescil edildiği, tecavüz teşkil eden ve temliken tescile konu olan 15.12.2011 tarihli fen bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen kısmında bulunan duvar ile ağaçların 347 parsel sayılı taşınmazın çapa bağlanmasından sonra yapıldığı ve dikildiği anlaşılmaktadır. Temliken tescil nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulanabilmek için öncelikli koşul malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. Malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesi veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmaması ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunması gerekir. 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Buna göre temliken tescil isteminin ilk koşulu olan iyiniyet iddiası kanıtlanamamıştır. Kaldı ki, istinat duvarı ile ilgili olarak temliken tescil isteminde bulunulamaz. Ayrıca, TMK'nın 729. maddesi gereğince tecavüze konu yerdeki ağaçların değerinin de zemin değerinden az olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda mahkemece, temliken tescil talebinin reddi, elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.Kabule göre de, 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine aykırı şekilde asıl davada ileri sürülen elatmanın önlenmesi ve kal talepleri hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi de yerinde değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-davalı ...'nun vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı-davacı ...'ın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itbaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.