Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11884 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15271 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı, dava konusu hissenin 320.000,00 TL'ye devralındığını, bedeli ödendiği takdirde davayı kabul ettiğini savunmuştur.Mahkemece, davacının kesin süre içerisinde şuf'a bedelini depo etmediği gerekçesiyle davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Önalım davasında dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından ibaret olan önalım bedelinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734/2. maddesi gereğince hükümden önce mahkemece belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerekir. Davacıya verilen bu sürenin kesin olduğuna da mahkemece karar verilebilir. Kesin süre içerisinde öngörülen işlem yerine getirilmez ise 6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi gereğince işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Ancak anılan bu madde hükmünün uygulanabilmesi için davacının davayı sürüncemede bırakacak davranışta bulunması gerekir.Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemleri tarafların ya da mahkemenin arzularına, insiyatifine bırakılmamış olmaktadır.Hakimin tespit ettiği süreler kural olarak kesin değildir.Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159).Öte yandan, (mülga 1086 sayılı HUMK'nın 163. maddesi) 6100 sayılı HMK'nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, 16.05.2014 tarihli oturumda, davacı tarafa şufa bedelini depo etmesi için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine şeklinde ara kararı oluşturulmuş, 18.07.2014 tarihli celsede davacının yeniden süre verilmesi talebi reddedilerek kesin süre içerisinde önalım bedelinin yatırılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece verilen süre içerisinde önalım bedeli yatırılmadığı takdirde ne gibi hukuki sonuçlar doğuracağı açıklanmamış, usulüne uygun ihtarat yapılmamıştır.Bu durumda mahkemece, davacı tarafa yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda önalım bedelini depo etmek üzere usulüne uygun şekilde süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken usul hükümlerine aykırışekilde oluşturulan kesin süreye ilişkin ara kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırına iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.