Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11489 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9519 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Antalya 6. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/05/2013NUMARASI : 2000/1466-2013/341Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.11.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tapulu taşınmazların haricen satışının mümkün olmadığı ve diğer hissedarların önalım hakkının ortadan kaldırılamayacağı gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin talebinin reddine, alacak talebinin ise kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir.Somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar tapuya kayıtlı taşınmazların adi yazılı belgeyle satışının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının tescil talebi reddedilmiş ise de, Ankara 9. Noterliğinin 03.09.1997 tarihli ve 18345 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile davalının 183 ada 90 parsel sayılı taşınmazda bulunan %25 hak ve hissesinin tamamının davacıya satışının vaadedildiği anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamıyla satış bedelinin kısmen ödendiği ancak taraflarca satış bedelinden ödenmeyen 21.000 DM'nin tapuda payın ferağından sonra ödeneceği konusunda anlaşmaya varıldığı ve ödenmeyen kısmın ise davacı tarafça depo edilmiş olduğu görülmüştür. Davacı 24.05.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile öncelikle tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde davalının dava konusu taşınmazdaki kalan payın iptaline ve tescil edilemeyen pay bedelinin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline ve yine mümkün olmadığı takdirde dava konusu taşınmazın %25 pay bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmazın Ankara 9. Noterliğinin 03.09.1997 tarihli ve 1... yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile %25 payın satışı vadedilmiştir. Bu pay dava konusu taşınmazda 3543/14175 paya isabet etmektedir. Ancak davalı adına 941/14175 pay kayıtlıdır. Bu nedenle davalı adına kayıtlı bu payın iptali ile kalan bakiye 2602/14175 pay yönünden henüz ödenmemiş satış bedeli olan 21.000 DM'da göz önünde bulundurularak tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.