Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11334 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13688 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.11.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 07.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 08.12.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. .. ile karşı taraftan davacı vekili Av. .. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklaması dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, bedelini ödeyerek edindiği ve ticari işleri nedeniyle ileride geri verilmek üzere davalı ablası adına tescil ettirdiği taşınmaza tarafların tasarrufunda olan iki adet villa yaptırdığını, davalının tapu kaydını devretmemesi üzerine muvafakatname adlı belgeyi düzenlediklerini, davalının taşınmazın mülkiyetin naklinden kaçındığını ileri sürerek, 528 parselin adına tescilini veya taşınmaz ve üzerindeki muhdesata ilişkin 50.000,00 TL’den az olmamak kaydıyla satın alma tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte alınmasını istemiştir. Davalı, taşınmazı kendi birikimleriyle edindiğini, davacının dayandığı belgenin inanç sözleşmesi niteliği taşımayıp, koşula bağlı borç senedi olduğunu, davacının sunduğu bir kısım ödeme belgelerinin doğru olup bunların da borç senedindeki miktarın içinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, inanç sözleşmesini kanıtlayan yazılı belge bulunmadığı ve alacak koşulunun da gerçekleşmediği gerekçeleriyle istemlerin reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir..Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede alacak istemlerine ilişkindir.İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 kararı da bu doğrultudadır.) Somut uyuşmazlıkta, davacı 21.09.2012 günlü “muvakiyetnamedir” başlıklı adi yazılı belgeye dayanmıştır. Bu belgede, ..daki evin satıldığında davacıya olan borcun ödeneceği belirtilmektedir. Taraflar arasında dava konusu taşınmazın mülkiyetinin nakline ilişkin olarak düzenlenmiş 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı biçimde yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak, davacı dava dilekçesinde “sair deliller”e dayandığından kendisine, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğunu, yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, belirtilen husus gözetilmeden davanın esasının karara bağlanması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.