MAHKEMESİ : İzmir 7. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/01/2014NUMARASI : 2013/339-2014/10Davacı tarafından, davalı aleyhine 28.03.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, davalının ortak sınıra çok yakın mesafede olan ağaçlarının yapraklarının taşınmazına döküldüğünü, taşınmazına zarar verdiği gibi kendisini de rahatsız ettiğini ileri sürerek davalının ağaçlarının dallarının kesilmesini istemiştir.Davalı, dalların bir kısmını kestiğini, kesilmeyen kısımları da keseceğini beyan etmiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı temyiz etmiştir.Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nın 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 09.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda davalının diktiği ağaçlar nedeniyle davacının zarar gördüğü tespit edilmiş, iki bina arasındaki kavak ağacının yerden 2,5 m yükseklikten kesilmesinin, yenidünya ağacının ise iki parsel arasındaki duvarı geçen dallarının ortak duvardan davacı taşınmazına taşan kısımlarının budanmasının uygun olacağı belirtilmiştir.Bu durumda, komşuluk hukukuna aykırılığın bilirkişi raporunda gösterilen şekilde ağaçların budanması suretiyle giderilmesi ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu şekilde çözüme kavuşturulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.