Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11305 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6403 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Malatya 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/01/2014NUMARASI : 2012/35-2014/2Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.01.2012 gününde verilen dilekçe ile mecra hakkının muarazanın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı N.. S.. vekilleri ve davalı D.S.İ. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, Türk Medeni Kanunun 744. maddesi gereğince mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkindir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 1061 parsel sayılı taşınmaz lehine 1060 ve 640 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine fen bilirkişisinin ek rapor ve krokisinde yeşil renkle gösterilen kısımdan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.Hükmü, davalı DSİ vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.Türk Medeni Kanununun 744. maddesi uyarınca “Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi koşuluyla su yolu, kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.”Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkin davalar, özünü komşuluk hukuku ilkelerinden alması nedeniyle yapılacak araştırma ve incelemede, öncelikle davacının mecra ihtiyacının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İhtiyacın saptanması halinde de, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan “fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi” uyarınca taraf yararları da gözetilerek en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden mecra irtifakının bağlanacağı su, elektrik, gaz ve benzerine ait yol ya da kaynak ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlayacak şekilde kurulmalıdır. Ayrıca mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği ayrıca belirlenerek kararda gösterilmelidir.İrtifak hakkının bedeli, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır. Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.Anılan maddenin son fıkrası uyarınca, istem halinde gideri davacı tarafından karşılandığında mecra hakkının tapu siciline kaydına da karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı maliki olduğu 1061 parsel sayılı taşınmazını davalılara ait 485, 1192 ve 1193 parsel sayılı taşınmzlardan geçen DSİ'ye ait B kanalından suladığını, 485 parsel maliki davalı A..G..'ın kanala müdahale ederek kullanmasına engel olduğunu belirterek DSİ'ye ait B kanalından su verilmesi durumunda davalılara ait 485, 1192 ve 1193 parsel sayılı taşınmazlardan, C kanalından su verilmesi durumunda 640 ve 1061 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı verilmesini ve muarazanın önlenmesini istemiştir. Mahkemece, 22.04.2013 tarihli fen bilirkişinin ek rapor ve krokisinde yeşil renkle gösterilen DSİ'ye ait C harfli sulama kanalından suyun alınmak suretiyle 1060 ve 640 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi gereğince bir davada olayları açıklamak tarafların hukuki nitelendirme yapmak ise hakimin görevidir. Davacı her ne kadar dava dilekçesinde geçit hakkı talebinde bulunmuş ise de dava Türk Medeni Kanunun 744. maddesi gereğince mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkindir. Mahkemece DSİ'ye ait C ana kanalından alınmak suretiyle geçit hakkı kurulmuş ise de dosya içerisindeki DSİ 9.Bölge Müdürlüğü'nün 03.12.2012 tarihli yazısında davacının Şahnahan C ana kanalından sulama suyu ihtiyacının karşılanmasının sulama işletmesinin birlik ve bütünlüğünün korunması ile sulama düzeninin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi açısından mümkün olmadığı, davaya konu 1061 parsel sayılı taşınmazın Şahnahan B ana kanalı sulama alanı içerisinde olduğundan bu kanaldan yararlanması gerektiği bildirilmiştir.Bu durumda mahkemece DSİ'ye ait B ana kanalından 1193 parsel sayılı taşınmazın malikininin kabulü de gözetilerek 485, 1192 ve 1193 parsel sayılı taşınmazlar bölünmeksizin uygun güzergahtan, mümkün olduğu takdirde yol kenarından mecra hakkı tesisine karar verilmelidir. Değinilen yönler gözetilmeden, dava konusu ihtilafın hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 17.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.