Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11138 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5702 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Bursa 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 11/12/2013NUMARASI : 2013/656-2013/1059Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.03.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davalı G.. Ö.. aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen 11.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı H.. K.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.10.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. O.. Y..ile karşı taraf davalılar vekili Av. İ.. Ş.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü beyanları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:KA R A RDava, haricen düzenlenen satış senedine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, 12.05.2010 tarihli ilk kararda, davanın kabulü ile 4407 ada 16 sayılı parselde, ikinci bodrum kattaki dava konusu 13 no’lu bağımsız bölümün davalı G.. Ö.. adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, diğer davalılar hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.Davalı Göksel vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizce özetle, “…tapuda kayıtlı taşınmazın mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerliliği resmi şekilde olmalarına bağlıdır. Dolayısıyla adi yazılı sözleşmeye dayalı mülkiyet aktarımı istenen dava dinlenemez bu istemin reddi ile davacının ikinci kademedeki istemi olan tazminat talebi incelenerek sonucuna uygun hüküm kurulması gerekirken talebin kabulüne karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu 09.05.2011 tarihinde verilen ikinci kararda, davanın tazminat istemi yönünden kabulüne, ikinci bodrum kattaki 13 no'lu bağımsız bölüm ve altındaki deponun bedeli 30.000 TL'nin davalı G.. Ö..'den dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, diğer davalılar hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmün davalı Göksel vekili tarafından temyizi üzerine bu defa karar Dairemizin 14.02.2013 tarihli bozma ilamıyla "...Davacının dayandığı adi yazılı satış sözleşmesinde davalı M.. Ö..'nün dava konusu taşınmazı kendi adına asaleten diğer davalılara vekaleten sattığı belirtilmiş ise de davalılar G.. Ö.. ve G.. Ö..'nin vekaletleri olmadığı, davalılardan Y.. M..'in 25.07.1994 tarihli vekaletname verdiği, bu nedenle tazminattan davalılar Murat ve Yüksel'in sorumlu olduğu halde davalı Göksel'in tazminattan sorumlu tutulmasının doğru bulunmadığı ayrıca tazminat hesabının da yanlış yapıldığı" gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyularak davalı G.. Ö.. aleyhine açılan davanın reddine, 09.05.2011 tarihli ikinci kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle aleyhe bozma yasağı da gözetilerek diğer davalılar hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Davaya konu olayda;1-TMK'nın 706. maddesi gereğince taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmasına bağlı olup davacının dayanağı adi yazılı sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle tapu iptali ve tescil isteminin reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer taraftan, usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına diğerinin ise aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlanmaktadır. 4.2.1959 günlü ve 13/5 sayılı, 9.5.1960 günlü ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere Yargıtay bozma ilamına uyulmakla hüküm yararına bozulan kişi açısından usuli kazanılmış hak doğar. Ancak, usuli kazanılmış hakkın istisnaları vardır ve bunlardan biri de maddi hatadır. Böyle bir hata ile malul bozma ve onama kararlarının taraflar için kazanılmış hak oluşturulamayacağı da yine Yargıtay uygulamalarında kabul edilmektedir. Dava konusu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme davalılardan sadece M.. Ö.. tarafından imzalanmıştır. Dosya içerisindeki 25.07.1994 tarihli vekaletname ile davalı Yüksel tarafından davalı Gökçen'in sadece vekil tayin edilmiş olması ve davalı Murat'a dava konusu taşınmazın davacıya satışı konusunda vekaletname verilmemesi nedeniyle Dairemizin 14.02.2013 günlü ikinci bozma ilamında maddi hata sonucu davalı Yüksel Midilli'nin de tazminatla sorumlu tutulması gerektiğinin belirtilmesi davacı yararına usuli kazanılmış hak doğurmayacağından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava konusu 13 nolu bağımsız bölüm ve eklentisi depo tapuda davalılardan G.. Ö.. adına kayıtlıdır. Bu taşınmazın satın alınması amacıyla düzenlenen davacının dayanağı 21.11.1998 tarihli adi yazılı satış sözleşmesi davalılardan sadece M.. Ö.. tarafından imzalanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere davacının dayanmakta olduğu sözleşme geçersiz olduğundan taraflar ancak birbirlerine verdiklerini BK'nın 77. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler. Bu nedenle davalı M.. Ö..'nün tazminatla sorumlu tutulması gerekir. Diğer davalılar yönünden yapılan inceleme sonucunda ise davacı tarafından diğer davalılar hakkında da terditli dava açıldığı, mahkemece davalı Murat'la birlikte haklarında dava açılan diğer davalılar hakkında 12.05.2010 tarihli, 09.05.2011 tarihli ve temyize konu 11.12.2013 tarihli son kararda "...davalılar aleyhine açılan dava yönünden esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına" karar verildiği görülmüştür. Yukarıda da açıklandığı üzere dava konusu taşınmazın tapu maliki G.. Ö.. hakkındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiş, bozma üzerine tazminatla sorumlu tutulmuş ve son kararda hakkında açılan dava reddedilmiştir. Ne var ki mahkemece davalı Göksel dışında kalan diğer davalılar hakkında da olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken gerekçede herhangi bir açıklama yapılmadan "hüküm kurulmasına yer olmadığına" karar verildiğinden davacı aleyhine ve adı geçen davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan söz edilemez. Bu durumda mahkemce davalılar Göksel, Gökçen ve Yüksel aleyhine açılan davanın esastan reddi, davalı Murat aleyhine açılan davada ise adi yazılı sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle davalı M.. Ö..'nün tazminatla sorumlu tutulması gerekir. Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı M.. Ö..’den alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.