Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11094 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11474 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiDavacı tarafından, davalılar aleyhine 11.06.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, bu gibi davalarda yükleniciyle arsa sahipleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, davada yüklenici olan ..e birleştirmek, yüklenici ve adı geçen arsa sahiplerinin HMK'nın 27. maddesi uyarınca savunma ve delillerini toplamak, istem sonucu hakkında bundan sonra bir karar vermek gerektiği hususu belirtilerek bozulmuştur.Mahkemece, 16.07.2013 tarihli celsede davacı vekiline davalı arsa sahipleri .. ve .. aleyhine dava açması için süre verildiği ve duruşmanın 24.09.2013 tarihine bırakıldığı, 24.09.2013 tarihli celsede de bu eksikliğin giderilmesi açısından iki haftalık kesin süre verildiği, aksi takdirde davanın taraf teşkili sağlanamadığından reddine karar verileceğinin ihtar edildiği, 12.11.2013 tarihli celsede kesin süre verilmiş olmasına rağmen belirtilen kesin süre içerisinde ara kararının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemleri tarafların ya da mahkemenin arzularına, insiyatifine bırakılmamış olmaktadır.Hakimin tespit ettiği süreler kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK'nın 90/2 maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m. 94/2, HUMK m. 159).Öte yandan, (mülga 1086 sayılı HUMK'nın 163. maddesi) 6100 sayılı HMK'nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, 24.09.2013 tarihli celsede, davacı tarafa önceki celse 1 no'lu ara kararı gereğince iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde davanın taraf teşkili sağlanmadığından reddine karar verileceğinin ihtarına şeklinde ara kararı oluşturulmuş ise de kesin sürenin verildiği ara kararında bir önceki ara kararına atıfta bulunularak verilen sürede yapılacak işin açık ve net olarak belirtilmemesi nedeniyle usulüne uygun değildir.Bu durumda mahkemece, davacı tarafa yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda taraf teşkilinin sağlanması bakımından usulüne uygun şekilde süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken usul hükümlerine aykırı şekilde verilen kesin süreye ilişkin ara kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.