MAHKEMESİ : Alaca Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/01/2014NUMARASI : 2013/106-2014/20Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 19.07.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Davacılar tapuda 642, 643 parselde kayıtlı taşınmazlarda çıkmakta olan kaynaklardan bir tanesini müvekkillerince köy tüzel kişiliğine bağışlandığını, diğer suyun ise bu suya karşılık köylü ve köy hizmetleri iş birliği ile müvekkillerin köyde bulunan bahçesine getirildiğini, müvekkillerinin tarlalarından çıkan ve evlerinin bahçesine gerektirilen bu suyu 40-50 yıldır kullandıklarını, ancak komşu tarla sahiplerinden birisinin kepçe çalıştırırken müvekkillerinin borusunu patlattığını ve müvekkillerinin suyunun kesildiğini, müvekkillerinin boruyu tamir ettirerek suyu akıtmak istediklerinde köy muhtarlığınca müdahale edilerek engellendiklerini ve "Biz bu suyu da köyün deposuna bağlayacağız, siz bu suyu boruyu onararak bahçenize akıtamazsınız" dendiğini, müvekkillerinin bu suyu kadimden beri kullandıklarını bu suya vaki müdahalenin önlenmesini istemiştir.Davalı köy muhtarlığı K1 kaynağındaki suyun bir kısmının kadimden beri davacıların kullandığı doğru ise de bu suyun tamamının davacılar tarafından alınmak istendiği bu suyun büyük kısmının kadimden beri davalı köy tarafından kullanıldığı ve köy suyunun yetersiz olduğu nedeniyle davanın reddini savunmuştur.Mahkememizce davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 05/02/2013 tarih 2013/562 Esas 2013/1623 Karar sayılı ilamı ile mahkemece mahallinde keşif yapıldığı, alınan bilirkişi raporunda tarafların ihtiyacı olan su miktarı konusunda bilgi verilmediği gibi yararlandıkları başka suların da araştırılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan 04.09.2013 tarihli keşif sonucu dava konusu davacı R.. G..'e ait 642 parsel sayılı taşınmazda bulunan su kaynağının genel su niteliğinde olması nedeniyle davacı R.. G..'e ait taşınmazdan çıkmasının sonuca etkisi yoktur. Davacıların taşınmazından çıkan diğer kaynak suyu ise borularla köy deposuna gitmekte, oradan köydeki evlere dağılmaktadır. Kadim kullanma hakkının davacılara ait olduğu ancak köy deposunda toplanan ve köyde bulunan iki adet çeşmeden akan suyun yazın köy nüfusunun 250 - 300 kişiye kadar arttığı bu nedenle suyun köye yetmeyeceği köyün davaya konu edilen suya da ihtiyacı olduğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.TMK'nın 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).Somut olayda; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamı gereği yerine getirilmemiştir. Davacıların dava konusu suya olan ihtiyaçları bilirkişi raporu ile tespit edilip belirlenmeli davacıların ihtiyacından fazla su var ise su rejimi kurulmak suretiyle davalının da yararlanacağı göz önünde tutularak bir karar verilmelidir.Değinilen hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.