Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10878 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 8825 - Esas Yıl 2006





Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.12.2003 gününde verilen dilekçe ile yükleniciden konut alımı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.01.2006 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, davalılar arasındaki arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca davalı yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün ondan satın alınması nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.Davalılar arasındaki 04.11.1998 güniü biçimine uygun düzenlenmiş arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesiyle davalı yüklenici, diğer davalıya ait arsa üzerinde sözleşmeye, fen ve amaca uygun bir bina meydana getirmek ve arsa sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Ancak, bu borç ifa edildiğinde yükleniciden şahsi hakkını, yani bir bakıma eserin bedeli olan bağımsız bölümün tescilini talep edebilir. Açıklanan sonuca ulaşan yüklenici, arsa sahibinden doğrudan talepte bulunabileceği gibi kazandığı şahsi hakkı yazılı olmak koşuluyla üçüncü bir kişiye temlik etmişse, üçüncü kişi de yüklenicinin halefi olarak tescil talebinde bulunabilir. Kazanılmamış bir hakkın temliki söz konusu edilemeyeceğinden yükleniciyle bağımsız bölüm sattığı üçüncü kişiler arasında bağımsız bölümün devri konusunda sözleşme bulunsa dahi bu sözleşmeye dayanılarak arsa sahibinden mülkiyet iddiasıyla istemde bulunulamaz.Somut olaya gelince;Dava dilekçesinde de kabul edildiği üzere, inşaatın getirildiği fiziki seviye yüzde 77'dir. Bu seviye arsa sahibinin eseri kabulden kaçınamayacağı bir seviye olmadığından mahkemece tescil davasının reddedilmesinde bir yanılgı yoktur.Diğer taraftan, konusu para olan veya parayla değerlendirilebilen davalarda, davanın sonucuna göre taraflar adına hükmedilecek vekalet ücreti nisbi olarak hesaplanır. Her ne kadar dava dilekçesinde dava konusunun değeri 1.000.000.000 TL olarak gösterilmiş ise de, keşfen saptanan değer bunun çok üzerindedir. Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine tabi olduğundan, anılan Yasa'nın 23. maddesi gereğince Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak her türlü dava harçtan muaftır. Başka bir anlatımla, davacıdan harç ödemesi istenemez. Bunun gibi davanın diğer yanına da yasadan kaynaklanmayan sorumluluk yüklenerek harç tamamlattırılması mümkün değildir. Böyle olunca; mahkemece re'sen belirlenen bağımsız bölüm değeri üzerinden dava sonucuna göre vekalet ücreti hükmedilmiş bulunmasında da bir yanlışlık yoktur.Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 12.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.