Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10766 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5516 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Göle Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/12/2013NUMARASI : 2010/289-2013/312Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder. Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy -veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir. Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelinceDavacı, davalı M.. Köyü'nde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, köylerine ait yaklaşık 61 dekar yerin davalı adına 118 ada 409 parsel altında tespit ve tescil edildiğini, bu nedenle tapu kaydının iptali ile kendi köyü olan Ç.. Köyü tüzel kişiliği adına mera olarak yazılmasını istemiştir. Davalı, taşınmazın dedesinden babasına ve ondan da kendisine kaldığını, 50 yıldır tarla olarak kullandığını savunmuş, vergi kaydı ibraz etmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarından dava konusu yerin mera niteliğinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece yapılan keşif hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki; davalı yargılama sırasında dayandığı 428 no'lu arazı kaydı üzerinde yeterince durulmamıştır. Öncelikle davalının sunmuş olduğu kayıt ile irs ilişkisinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, kaydın murisine ait olduğu anlaşılırsa yöreyi iyi bilen ve davacı köy ile ve dava konusu taşınmazın bulunduğu köy dışındaki köylerden yaşlı bilirkişiler araştırılmalı, yine uzman bilirkişiler eşliğinde mahallinde yeniden keşif yapılarak davalıya ait vergi kaydı mahalline uygulanmalıdır. Bu kaydın dava konusu yere ait olduğu tespit edildiği takdirde gayri sabit (değişebilir) sınırlı olduğundan miktarı ile geçerli olacağı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmeli, aksi halde şimdi olduğu gibi dava reddedilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 01.10.014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.